Reklamı Geç
Advert
Advert
Advert
Advert

BİZ BU KARANLIK YOLUN SONUNDA DOĞACAK GÜNEŞİ GÖRÜYORUZ

BİZ BU KARANLIK YOLUN SONUNDA DOĞACAK GÜNEŞİ GÖRÜYORUZ
Bu içerik 572 kez okundu.
Advert

   Faik Mekik

    Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları, dört bir koldan saldırıyor; bağımsızlığımızın simgesi CUMHURİYETİMİZE ve DEMOKRASİMİZE sahip çıkalım.

    29 Ekim 1923'te ilan edilen Cumhuriyetten geriye kutlanacak, pek bir şey kalmadı. Başta ulusal ekonomi, laiklik, hak, hukuk, adalet ve demokrasi olmak üzere cumhuriyetimizin olmazsa olmazları elimizden birer birer kayıp gidiyor. Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet, tarikatlar, şeyhler, şıhlar, gavslar, cemaatler cumhuriyeti değil; kulu yurttaş yapan bir Cumhuriyetti. Hamasi nutuklar yerine, karanlıktan aydınlığa çıkmanın yollarını aramalıyız.

    Geçtiğimiz yüzyılın başında, İngiliz işbirlikçisi Derviş Vahdeti, Sait Molla, Dürrizade Abdullah, İskilipli Atıf gibi gericilerin tasfiyesi üzerine Cumhuriyet kurulmuştu. Günümüzde ise Atatürk'ün tasfiye ettiği gericilerin palazlandığını görüyoruz.

İŞTE AKP'Lİ MAHİR ÜNAL'IN TEPKİ ÇEKEN SÖZLERİ

    ''Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşanmıştır… Maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet; bizim lügatımızı, alfabemizi, dilimizi hasılı (sözün kısası) bütün düşüncelerimizi yok etmiştir…''

HALİFE/PADİŞAH VAHDETTİN AÇIKÇA MİLLİ MÜCADELEYE KARŞI İÇ SAVAŞ BAŞLATTI

     Padişah Vahdettin milli mücadeleye düşmandı.

     10 Nisan1920'de Şeyhülislam Dürrizade Abdullah, Milli Mücadele'ye katılanları öldürmenin ''din gereği'' olduğunu belirten belirten bir fetva yayımladı. Halife / Padişah Vahdettin'in onayladığı bu fetva İngiliz uçaklarıyla  Anadolu'ya atıldı.

     23 Nisan 1920'de TBMM açıldıktan sonra Osmanlı Yönetimi; padişahından sadrazamına, içişleri baka-nından şeyhülislamına kadar bütün unsurlarıyla Atatürk'e ve Milli Mücadele'ye açıkça düşman oldu.

     10 Ağustos 1920'de Padişah Vahdettin'in kabul etmesiyle Osmanlı Hükümeti, Türkiye'yi paramparça eden Sevr Antlaşması'nı imzaladı. Milli Mücadele kazanıldığı için Sevr onaylanmadı ve hayata geçirilemedi. Tarih sahnesinden silinmek üzere olan bir imparatorluk… Yokluklar içinde kurtuluş mücadelesi veren bir halk… Bir enkazdan CUMHURİYET'İ kuran büyük bir önder…

     DEMOKRASİ: Halk tarafından, halk için oluşturulan halkın siyasi yönetimidir. Demokrasi, özgür bir seçim sistemine dayalı halkın gücü elinde bulundurduğu bir yönetim şeklidir.

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR

     Atatürk'ün ulusal egemenlik ve demokrasi ilkelerine dayandırdığı cumhuriyet düzenine ilişkin düşüncesini en özlü biçimde şu cümlede görebiliriz. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.''

ATATÜRK CUMHURiYET'İ ANLATIYOR:

     Atatürk, Cumhuriyet'i işte bu sözlerle anlattı: ''Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. (1933) Çağdaş bir Cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir. (1931) Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.

     CUMHURİYET, ulusun egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi. Toplumda hiçbir kimse, hiçbir zümre, hiçbir sınıf ya da grup, doğrudan üstün emretme gücüne sahip olamaz. Toplumda üstün emretme gücünün tek kaynağı ve tek sahibi milletin kendisidir. Cumhuriyette egemenlik, kral, kraliçe, padişah, sultan gibi tek bir kişiye ait değil halka aittir. Halk, belirli zaman aralıklarından oy vererek, yine halktan olan yöneticilerini seçer.

     DEMOKRASİ

     Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi.

DİKTATÖR/TEK ADAM

      Bütün siyasî yetkileri tek başına elinde bulundurur. Dolayısıyla böyle bir hükûmet biçiminde, yönetimin diktatör olan tek bir birey tarafından yönetil-mesi türüdür.

     14 derste FAŞİZM

1. Güçlü ve sürekli milliyetçilik

2. İnsan haklarının aşağılanması ve hor görülmesi

3. Düşmanların/günah keçilerinin birleştirici bir neden olarak tanımlanması

4. Ordunun ve militarizmin yüceltilmesi

5. Cinsel ayrımcılığın şahlanışı

6. Kitle iletişim araçlarının kontrol altına alınması

7. Ulusal güvenlik takıntısı

8. Din ve yönetimin içiçe geçmesi

9. Özel sermayenin gücünün korunması

10. Emek gücünün baskı altına alınması

11. Aydınların ve sanatın küçümsenmesi

12. Suç ve cezalandırma ile baskı altına alma

13. İnsan kayırma ve yozlaşmada sınır tanımama

14. Hileli seçimler (Dr. Lawrence Britt)

     ''Geleceğe güçlü biçimde ulaşabilmek, Cumhuriyetimizi korumak ve yaşatmakla olanaklıdır.'' Mustafa Kemal ATATÜRK

     Dini siyasete alet etmek vatana ihanet suçudur!...

     Amerikan emperyalizminin desteği ile gerçekleşen 12 Eylül 1980 faşist darbesiyle yeşil kuşak projesine dahil edilen ülkemiz siyasal islamın, tarikat/cemaat yapılanmasıyla önü açılmış oldu. Nurcular ile Kenan Evren'in, İskenderpaşa tarikatı ile Turgut Özal'ın yakın ilişkilerini kamuoyunda bilmeyen yoktu. Günümüzde ise Fethullah Gülen'den (FETÖ) boşalan; kamusal, ekonomik ve siyasal alanları Menzil cemaatinin dol-durduğunu bilmeyen kalmadı. Bilindik tarikat ve cemaatlerin vakıfları 1982'de vergiden muaf tutulmuştu. Bu tarihten itibaren tarikat/cemaatler yurtlar, dershaneler, okullar kurarak eğitim ve öğretimde önemli bir yere sahip oldular.

     1925'te Şeyh Sait, dini kullanarak Cumhuriyet'i yıkmaya çalışmıştı. Cumhuriyeti kuranlar, buna karşı, ''Dini siyasete alet etmek vatana ihanet suçudur'' şeklinde bir kanunla mücadele etmişlerdi.

     Aradan 91 yıl geçti. 15 Temmuz 2016'da bu sefer FETÖ, dini kullanarak Cumhuriyet'i yıkmak istedi. Bugün başka tarikatlar ve cemaatler gizli, açık şekilde cumhuriyeti yıkmaya çalışıyorlar. Keşke tarihten ders çıkarılabilse…

     Halkımızın dini duyguların iliklerine kadar istismar ederek sömüren tarikat/cemaatler; devlet kademelerinde dernek ve vakıf maskesiyle palazlanıyorlar. Denetlenmek bir yana kamusal, ekonomik ve siyasal alanda yer buluyorlar.

     Tarikat/cemaat okulları ile yurtlarında yaşanan hak ihlalleri, baskılar, cinsel istismar, tecavüz, cinayet, intihar herkes tarafından bilinir hale gelmiştir.

      Meclisi zayıflatıp, cemaatlere geçit vererek; hak, hukuk ve adaleti askıya alarak, cumhuriyetimize zarar verilmektedir.

Biz CUMHURİYETİ böyle kazandık.

Vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.

     ATATÜRK ve CUMHURİYET düşmanlarına geçit vermeyeceğiz. Ülkemiz geri dönüşsüz bir uçuruma hızla sürüklenmektedir.   

     Cumhuriyetimizin 100. yılında; Cumhuriyetimiz tamamıyla yıkılma ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu tehlike karşısında, CUMHURİYET savunucuları olarak; tam bağımsız bir TÜRKİYE özlemiyle, devrimci bir cumhuriyeti yeniden kurma mücadelesini başlatmalıyız. ''Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cum-huriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.'' Mustafa Kemal ATATÜRK

      Dün Yunan'ın galibiyeti, için seferber olanlar; Vahdettinler, Damat Feritler, Mustafa Sabriler, Ali Kemaller, Ali Rüştü Efendiler, Hilmi Efendiler kaybettiler.

      Bugün ve yarında, ''Keşke Yunan galip gelseydi'' diyen Fesli Kadirler ve onu el üstünde tutan vatan hainleri kaybedecek.

     Biz Cumhuriyet çocukları içinde o isyan koru var. Körükledik mi o isyan ateşi yanar. Söz konusu vatan olunca, tavı gelen demire vurmak kolay… Uzaktan duyduğumuz çakalların uluması, safları sıklaştıralım dileğimle, CUMHURİYET ile kalın.

Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının önderliğinde kurulan Cumhuriyet'in 100. yılını kutluyoruz.

YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Yaşasın CUMHURİYET, Yaşasın DEMOKRASİ

Kahrolsun DİKTATÖRLÜK

Advert
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
 “KUTLAMA DEĞİL ANLAŞILMAK İSTİYORUM” YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ YAPILDI
“KUTLAMA DEĞİL ANLAŞILMAK İSTİYORUM” YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ YAPILDI
14 YILDIR YOKSUN BABA!
14 YILDIR YOKSUN BABA!