Op. Dr. Mehmet Tükel
Devrek, Batı Karadeniz de bir ilçe. Bolu’nun Güneyinde bir yerlerde diye düşünmüştüm bastonuyla ilgili bir belgesel de… Yanılmışım Kuzeyde Zonguldak’a bağlı bir ilçe. İçinden su geçen, yeşil geçen, sıcak insan geçen, içinden Rüştü Onur geçen türküler, edebiyat, sanat aşıkları geçen bir ilçe. Şair kardaşım Şükrü Çiftçi ödül almış Rüştü Onur adına, eşlik edelim dedik, “kahvaltının mutlulukla ilgisi var” diyen Cemal Süreyya yapsaydı Devrek’te şemsiyenin renkleriyle şenlenmiş küçük kahvaltı sokağında, yeseydi sıcak simitinden derdi ki; “kahvaltı tamamen mutluluğun kapısı.”
Devrek’te belediye CHP’nin elinde, tanışınca yüzündeki kocaman gülüşünü hissedince belediye başkanının, düşünüyorsun sosyal demokrat belediyecilik böyle olmalı, bu aralar çokca görüyorum yerel seçim için başkan adaylarını sosyal medya da, görünce Devrek Belediye Başkanı Çetin Bozkurt’un kocaman gülümseyişini, pazar sabahında kahvaltı sonrası eşiyle bir kafe de, sokağa, ilçeye ,garsona, içtiğin kahveye, çevresindeki insanlara, nasıl yansıtıyor nasıl paylaşıyor o kocaman gülümseyişi… İşte böyle insanlar paylaşmalı yeni başkan olacak sosyal demokrat belediyecilere, paylaşmalı bildiklerini yaptıklarını yapacaklarını, yerleşim alanlarının altyapı üst yapı hizmetleri kadar kültür edebiyat sanat çalışmalarıyla nasıl farklılaşacağını, ülkenin bataklıktan çıkışında yerel yönetimlerin tarihin sanatın türkülerin doğanın nasıl öncülük edeceğini, küçük yerlerin büyük insanlarıyla karşılaştım yeniden Devrek’te...
İbrahim Tığ isimli Devrekli bir şair, araştırmacı, derlemeci, entellektüel, iyi insan, gazeteci, yazar ve bir sürü güzelliğe dair herşey, bir kasabayı, ilçeyi, şehri, köyü güzel yapan şeyin, tarihi yaşanmışlıkları doğası suyu havası kadar hatta daha fazlası insanı olduğunu hatırlatı yaşattı İbrahim Tığ.
Hep üzülürdüm Anadolu’nun sözel tarihinin bu zamanlarda yitmekte olduğunu düşünerek ama gördüm ki hala iyi insanlar donanımlı insanlar var ki, 62 türküsünü derlemiş bulmuş ve yaşatacak muhtemelen Devrek’in, hep sonbahar da Batı Karadeniz gezileri yapmalı derken her mevsimde gidilmeli duygusu verdi Devrek bana. İlkbaharda gitmeli mesela, su kenarında kahvaltı öncesi dolaşmalı kuş seslerini ayrı ayrı duyarak, yeşilin her tonunu göz merceğine nakşederek suyun sesini kulakalarına yerleştirmeli kaotik şehir gürültüsünü bastırmak için gerektiğinde sonraki zamanlarda, ağaçların ismini ezbelemeli suyolu boyu, xazan mevsiminde renge durmuş dağlarına parklarına ilçe içine dalıp rengin her çeşidini beyin kıvrımlarına hapsetmeli kış grisinde bazı bazı salıvermek için,güz sessizliğinde akşam güneş batışı kızıllığını teras tepesinde demli bir çay sıcaklığında dostlarla paylaşmalı ufak gülüşlü sohbetlerde, kışın, kar zamanında, “Devrek’e ne güzel lapa lapa kar yağardı da suyun kenarında kendi payıma düşeni toplarım saçlarımda” diye başlayan bir nihavent şarkı ağzında dolanır belki de verirsin dizeleri Devrekli bir ustaya işlesin bastonun üzerine diye, gezmeli görmeli diye Anadolu’yu konuşuruz hep, yapmayız, halbuki zaman ayırmalı emek vermeli sevdiklerinle dostlarınla gezmeli duyumsamalı, keşfetmeli, bizim kadar yerel yönetimlerin gücünü gösterdi işte bu Devrek Rüştü Onur ve Müfide Güzin Anadol ödül töreni, hayatıma 3 kere girdi Rüştü Onur, ilkinde Sunay Akın Beyoğlu’nda bir sokak başı lambası altında, şiirlerini okumuştu ilk orda duymuştum güzel şiirleri genç ölümü ve sonrasında şiirlerini okuyunca hoşuma gitmişti sıcaklığı imge gücü ve bizdenciliği şiirlerinin, sonrasında Kelebeğin Rüyası filminde sağolsun Yılmaz Erdoğan ve bu hafta Şükrü kardaşım sayesinde, belki bir gün geriye bakıp; “Bir ilçeye gittim hayatım değişti” dedirtecek bir gezi tanışma sohbet kahvaltı simit baston günü oldu bu Cumartesi… Hayat belki daha güzelleşir yeni yerlerde yeni iyi insanlarla ve geçmişten gelen güzel dostluklarla bütünleşen, ihtiyarın adını unuttum Devrekli plakları olan güzel adam, kimbilir belki bir kış günü köyündeki evine gelir plaklarını dinleriz pencereden içeriye devrek havası bizden gökyüzüne yayılan insan sıcağıyla…