Reklamı Geç
Advert
Advert
Advert
Advert
YALTIRIK: TÜRKÜLERE İLGİSİZLİĞİN BAŞLICA SEBEBİ SOSYOKÜLTÜRELDİR
İbrahim TIĞ

YALTIRIK: TÜRKÜLERE İLGİSİZLİĞİN BAŞLICA SEBEBİ SOSYOKÜLTÜRELDİR

Bu içerik 1816 kez okundu.

     TRT Türk Halk Müziği Sanatçısı, derleme ustası Doç. Dr. Hüseyin Yaltırık ile türkü üzerine söyleştik. Türkünün ne olduğunu, ne olmadığını, türkülerin neyi anlattığını, derlemelerinden, gençlerin türkülere nasıl baktığı konularını konuştuk.

 

-Hocam, türkü nedir, ne değildir?

-Türkü, her şeyden önce edebiyatta bir şiir türü müzikte de bu şiir türünün ezgilendirilmiş şeklidir. Türkü dediğimiz zaman genellikle halk türküleri aklımıza gelir. Oysa aynı zamanda türküler bestelenmiştir hem Türk Sanat Müziğinde hem Türk Halk Müziğinde bestelenmiş pek çok türkü örneği mevcuttur. Bu anlamda türküler yaratılış yani üretiliş bağlamında ikiye ayrılır halk türküleri ve Ferdi türküler yani “Fert türküleri” yani kişilerin kendi ürettikleri ve sahibi belli olan türküler. Bilindiği gibi müzik şemsiyesinin altında çeşitli türler yer almaktadır özellikle kendi müziğimiz bakımından değerlendirdiğimizde ilkel müzik, yerel müzik, geleneksel müzik, sanat müziği, ulusal müzik, yığın müziği, halk müziği gibi terimlerle sınıflamışızdır. Bu sınıflama içerisinde türküler halk müziği şemsiyesinin altında yer alır ve türkülerin iki genel biçimi vardır şiir açısından. Bunlar da “mani” ve “koşma”dır. Eğer hece ölçüsü 11 ise biz buna koşma deriz yok eğer 7 ya da 8 heceli mani biçiminde ise ona da “mani” deriz. Ayrıca türkü dağarımızda 14 ve 15 heceli şiirlere de rastlarız ve bunları da "Gazel" başlığı altında değerlendiririz yani şiirsel yapısı gazeldir müzik yapısı ne olursa olsun. Bir türkünün türkü olabilmesi için edebiyat yapısı bu saydığımız türlere ve biçimlere uygun olması gerekmektedir. Ezgisinden ziyade türküyü türkü yapan şiir yapısıdır şiir türüdür ve biçimleridir.

 

-Türküler nasıl ortaya çıkar?

-Türkülerin ortaya çıkışı iki türlüdür ya herhangi bir kişi içinden gelen duyguları düşünceleri kendi ürettiği şiire döker. Bu şiir türkü formunda olup aynı zamanda seçkisine göre mani ya da koşma biçiminde ya da gazel şeklinde bir şiir olabilir. Bunu da herhangi bir sazla ya da sazsız olarak müzikli olarak söyler. Söz konusu bu türkü şahsa ait olduğu için şahsi bir türkü yani ferdî bir türküdür halk türküsü değildir. Halk türküleri genellikle bir olay bir oluş üzerine o olayı ya da o oluşu gören kişiler tarafından üretilir. Sonra bu üretilmiş olan ezgili şiir kuşaktan kuşağa Ustadan Çırağa aktarıla aktarıla ilk çıkarıcısı yakıcısı unutulur. Böylece anonim bir özellik taşır bu sürece biz “anonimlik süreci” deriz ve ilk yaratıcısı üreticisi bilinmediğinden artık o ezgili şiir yani türkü bir "halk türküsü" olarak kayda geçer. Artık halk türküsünde şahısların izleri yerine o yörenin insanlarının üslup ve tavrı öne geçer. Tabii ki bu türkü bir şekilde sağa sola da dağılır; askerlik yoluyla, evlilik yoluyla, ustadan çırağa geçerken türkü adeta bir insan gibi yolculuğa çıkar. Bu yüzden farklı yörelerde aynı türkünün benzerleri (varyantları) ile karşılaşılır, örnek verelim Köroğlu türküsü bunlardan biridir bir bakıyoruz Türkiye'de hatta Balkanlarda Köroğlu örnekleri var bir başka örneği de var Erzurum'da karşımıza çıkıyor farklı bir ezgiyle ve farklı sözlerle.

 

-Türküler neyi söyler?

-Bunun için türkülerin sözlerine bakmak gerekiyor neyi anlatıyor türküler büyük çoğunluk olarak “Aşk ve Sevda” üzerine kişilerin duygularını düşüncelerini dile getirir bunların dışında yine birçok deyiş ve Semah sözlerini görürüz Bunlar da hak aşıklarının düşüncelerini duygularını; Allah'a olan, Hz Peygamber'e, Hz Ali'ye olan ve 12 imamlara olan sevgilerini bağlılıklarını dile getirir. Dolayısıyla bu türküler tasavvufidir, tasavvuf temalıdır. Bunlar Semah ve deyişlerdir. Bunun dışında ağıtları görürüz türkülerde, ağıt sözlerini görürüz. Belli bir olay ya da elim bir ölüm üzerine yakılmış ağıtlar vardır türkülerde… Kına türkülerini görürüz gelinin kına sırasında söylenen türküler vardır, ilahiler vardır türkülerde ve bunun dışında karşılıklı söyleme geleneği vardır ki buna biz "Deme çevirme" deriz. Tören türküleri vardır, bazı törenlerde söylenen türküler vardır özellikle gelin üzerine söylenmiş olan bazı türküler bu gruba girer mesela Azerbaycan diyarından “Bahçe Bağa girmişem” diye bir türkü var toy akşamını anlatır yani gelinin Arkadaşlarıyla beraber eğlencesini anlatır. Kimi tören türküleri “Yârenlik” konusuyla ilgilidir; sıra geceleri ve benzer ortamlarda, törenlerde söylenen türkülerdir. Bazı türküler gurbeti anlatır sıladan uzak kalmanın, gurbette olmanın derdini meşakkatini dile getirir ve gurbetteki sevgiliye olan özlemi ya da gurbettekinin sıladaki sevdiklerine olan özlemi bu türkülerde dile gelir. Bazı türkülerde de işler yani meslekler dile gelir bunlar berber, fırıncı ve benzeri günlük mesleklerdir; tarla iş hayatı da pastoral hayatta türkülerde yer alır ve bunlar genellikle tabii halk türkülerinde olan konulardır. Bazı türküler Çoban türküleri olarak bilinir çobanları ve çobanlığı anlatır çünkü pastoral hayatta en çok bilinen mesleklerden biri de çobanlıktır bunların dışında bir de “kahramanlık –yiğitlik” türkülerimiz vardır: Efeleri zeybekleri ve yiğitliği anlatan bu türküler bilhassa Batı Anadolu'da yaygındır. Ayrıca Rumeli'deki kahramanlık Serhat türküleri de bunlardandır.

Türküler neyi anlatmaz ki, mesela Denizli'nin telli horozunu anlatan bir türkü hayvanlarla ilgilidir ve Bolu'da "Aman Ördek" türküsü ve oyunu yine günlük hayatta pastoral âlemde karşılaşılanları,  yaşananları anlatır.

Yine insan hayatında istenmese de hapishaneye düşme olgusu vardır ve dolayısıyla hapishane ya da “Mapushane Türküleri” de denebilecek türküler vardır ve mahpus hayatını anlatır, mesela "Mapushaneye Güneş Doğmuyor" der. Asker konulu türkülerimiz vardır… Kısaca doğumdan ölüme kadar hayatın her anı, her duygusu ve her olayı türkülere yansır. Evlenecek olan kızın düğünü, kına gecesi, nişanı özetle kadın, erkek veya çocuk başına gelen her olay her konu her duygu her düşünce türkülerde yer alır, türküler bunları anlatır. Bestecisi bilinen türküler yani ferdî türküler kişinin duygu ve düşüncelerini dile getirir. Bunlarda da daha çok aşk, sevda, ağıt, tasavvufî konular yani deyişler ve semahlar dile gelir. Özetle “Türküler neyi anlatır?”dan ziyade “Türküler neyi anlatmaz ki?” desek daha doğru olur belki.

 

-Bugüne kadar yaptığınız derlemeler hakkında bilgi verir misiniz?

-Benim derlemeciliğim daha çok amatör olarak 1975'lerden itibaren başlar. Çünkü 1975 yılı benim aynı zamanda Radyo ile ilk buluşma yılımdır. İzmir radyosuna ilk gidişim ve sınav kazanıp daha sonra türkülerin peşine düşerek öncelikle kendi aile çevremden ve yaşadığım köyden başlayıp, 1979’da öğretmenlik için gittiğim Kırklareli ve Trakya'dan derlemelerimle devam eden bir süreçtir. Tabii daha sonra belki üçüncü safha diyebileceğimiz 1985 senesinde Ege Üniversitesi'ne geçişle birlikte ardından İzmir radyosuna sınavla geçip sanatçı olarak sürdürdüğüm derleme çalışmalarım… Böylece benim derlemeciliğim üç safha halinde incelenebilir. Bütün bu dönemlerde yapmış olduğum derlemeler iki grupta toplanabilir. Bunlar halk türküleri ve tasavvufi halk müziği konulu olup aynı zamanda doktora tezim olan Bektaşi nefesleri ve semahlarıdır. Kültür Bakanlığından kitap olarak "Trakya Bölgesinin Tasavvufi Halk Müziği" adıyla, ayrıca TRT Müzik Dairesinden de daha kısa isimle "Tasavvufi Halk Müziği" olarak Anadolu'yu da kapsayan bir kitap halinde bu derlemelerim yayımlanmıştır. Radyolarda yayınlanmak üzere repertuar kurulundan geçerek yayınlarda yer alan birçok türkümüz bulunmaktadır. Bunlar günümüz itibariyle 100 tane kadardır ve bunların içinde kaynak kişi, derlemeci veya notaya alan olarak ismim geçmektedir. Bu derlemeler daha çok Trakya, Batı Trakya, Bulgaristan, Makedonya, Ege ve Güney illerimizdendir.

 

-Günümüzde gençlerimizin türkülere ilgisi nedir?

-Günümüzde genel olarak gençlerin türkülerimize karşı yani halk türkülerimize karşı büyük bir ilgisinin olduğu söylenemez daha çok zamanın popüler eserlerine ve piyasa müziğinde yer alan şarkılara yöneliktir gençlik... Bir kısmının ise özellikle konservatuarlarda ve derneklerde büyük bir ilgi ile Türk halk müziğine ve Türk sanat müziğine yöneldiği gözlenmektedir. Bunlar tabii sayıca çok azdır gençlerin halk türkülerine veya türkülere ilgisizliğinin başlıca sebebi sosyo-kültüreldir. Gençlere yüklenen müzik kültürü genel olarak popüler kültür eksenindedir. Bu nedenle bağlamadan çok gitara yönelmişlerdir ve bir kısmı piyano, keman vb. çalmaktalar. Bir dönem acılı arabesk ile buluşmuşlardır gençler ve bir kısmı batı müziği ile de ilgilidir. Ancak İlginç olan kucağında gitarı olan genç türkü söylüyor şarkı söylüyor tabii gitarın üzerindeki perde sistemi "tamperaman" dediğimiz Batı sisteminin perdelerini barındırdığından türküyü türkü gibi şarkıyı da şarkı gibi söyleyemiyor hem ağız özellikleri bozuk hem de perdedeki noksanlıklar nedeniyle müzik olarak tam doyurucu bir icra çıkamıyor ortaya... Yine de bu güzeldir çünkü bizim şarkımızı, bizim türkümüzü benimseyip çalma ve söyleme derdine düşmüşlerdir.

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
BÜYÜK BİR EĞİTİM YUVASI: DEVREK LİSESİ
BÜYÜK BİR EĞİTİM YUVASI: DEVREK LİSESİ
DEVREK’TEN BİR FATMA NEVVARE ERÇİN ÖĞRETMEN GEÇTİ
DEVREK’TEN BİR FATMA NEVVARE ERÇİN ÖĞRETMEN GEÇTİ