Advert
Advert
Advert
DOSTUM…

DOSTUM…

Bu içerik 2588 kez okundu.

Bir yanımız hep özlem yüklü be dostum nedense… en bildik kahkahalarda bile gizlenmiş bir hüzün, belli belirsiz sarar ya yüreği yada celalini.

Herşey içiçe… nasılda farkında olmadan tüketiyoruz hoyratça zamanı. Eksiliyoruz bir bir, önce kendi dünyamızdan sonra çevremizden silikleşen görüntülerle zamana karşı duramayan biz faniler…

Geçmiş olan her görüntüde aramaya kalkışmak bir şeyleri, ya da geçmişe ait resimlerde bugünü aramak…

Çok ahmakça geçiyor zaman dengesiz bir toplumun bireyi olarak. Konuşmak, hayata dair iki cümle kurmakla başlayacak sohbetlerde kalmadı. Varsa bile itimatsızlığın hakim olduğu ve derinden yaralandığı bir iklimde nefes almak kolay mı be dostum?

Eksilerek büyümeye, büyütmeye devam ediyoruz. Geldiğimiz yaş itibariyle artık beklentilerin hedefinde olmak, size bakan gözlerin arzu ettikleri cümleleri kurabilmeyi başarabilmek bir başka telaş. Öyle işte dostum hayatın yükünü omuzlamakta yetmiyor.

Zamanla toplumda edinilen yerin sorumluluklarından kaçmak diye bir lüksün olmadığını, varolan herşeye eklenen ve eklenecek olan herşeyle devam edecek bir yolculuk bu…

Sıkıntı…

karşı karşıya kalınan durumların ruhumuzda yarattığı kaosta yok olmakta var, ayakta dimdik durmakta. Ezilip büzülmeden, bildiğin inandığın gibi onurlu devam edebilmekte değil mi dostum?

Hep bildiğimiz gibi, kargalar hep ”gak”layacak, kediler miyavlarken, köpekler havlayacak, eşeklergeviş getirip, atlar kişneyecek… Anladın sen dostum ama demem o ki “it ürüyecek ama kervan yürüyecek bizim içinde”

Tarih döngüsü eğer bizi yanıltmıyorsa, onca asırlık tecrübe edinilmiş gerçeklerin ışığında biliyoruz ki gün ola devran döne. Kimseye kalmayacağını bildiğimiz bu fani alemde kimse de ilelebet hesapsız yaşayamayacaktır.

Dostum, Zulm eden zalim elbet ettiği  zulmün hesabıylayok olacaktır. Yaradanın buyurduğu gibi korkarız değil mi biz kul hakkından. “o gün bana kul hakkı ile gelmeyin” derken huzura nasıl çıkacaklar varsınlar hesap etsinler. Biz bilir ve korkarken, başı secdeden kalkmayan, elinde Kur’an hesapsız kitapsız bir yaşam içinde olan ağalara selam olsun…

Bu haftayı Hikmet Çetinkaya’nın bugünkü yazısından bir alıntı ile bitirelim…

Kimi zaman sevdalı bir bulut, kimi zaman orman, kimi zaman bir ırmak... 
Gürül gürül akan... 
Hayat böyledir işte. 
Hüzünlü bir serçe kuşu, şafak söktüğünde kaygılı, düşünceli... 
Bazen umut topluyorum masmavi göğün altında yürürken. 
Dalgalı bir deniz, gülümseyen bir yüz. 
Sakladığım düşlerimi yaşama geçirmek için yakamozları bekliyorum. 
Aydınlığa koşup hayatı kucaklayıp sarıp sarmalamak. 
Yaşam sevincimi çoğaltmak. 
Tohum nasıl sabırla çatlarsa toprakta; dal ucunda açarsa bir çiçek; yüreğinde bir coşku fışkırırsa öylesine bir hayat istiyorum. 
Bazen dingin, bazen hüzünlü. 
Çocukluğumdan kalmış bir defter, yazılmış notlar, avarelik günlerim, insan olmanın erdemi... 
Bakıyorum hüzünler bitmiş... 
Hayata ilk adım atılmış. 
İnsan olmanın erdemi... 
Sevgi... 
Aşk... 
Tutku... 

 

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
MÜDÜR VE MÜDÜR YARDIMCILARI ATAMASI YAPILDI
MÜDÜR VE MÜDÜR YARDIMCILARI ATAMASI YAPILDI
ŞAİR VE YAZARLARDAN “TOMBULACIK HALİME”NİN MEZARINA ZİYARET
ŞAİR VE YAZARLARDAN “TOMBULACIK HALİME”NİN MEZARINA ZİYARET