Advert
Advert
Advert
COĞRAFYAMIZIN EFENDİLERİ (1)

COĞRAFYAMIZIN EFENDİLERİ (1)

Bu içerik 1667 kez okundu.

   Emperyalizm, parçalamak istediği ülkenin/coğrafyanın öncelikle dengesini bozarak işe başlıyor.
   İran ve Irak önemli doğalgaz ve petrol rezervine sahip iki ülke.
   Birinci Dünya Savaşı sonrası İngilizlerin desteği ile iş başına gelen İran Şahlığı,  Batı emperyalizminin isteklerine uygun yönetim anlayışı sergiliyordu. Humeyni önderliğinde gelişen eylemler sonucu Şahlık yönetimi devrildi. 1978’de Batı karşıtı, Şii Şeriat devrimi gerçekleştirildi.  Batı şirketleri petrol imtiyazlarını kaybettiler.
   İran’da, 1950 sonrası, demokratik seçimlerle iktidara gelen Sosyalist Musaddık yönetimi de petrolleri devletleştirmişti. Bu uygulaması ile, emperyalist Batı’nın bütün hışmını üzerine çekti. İki yıl sonra 1953’te, İngiltere ve ABD ajanları, Batı yanlısı İranlı işadamları ile işbirliği içinde, İranlı Generalleri devreye soktular, halkçı lider Musaddık’ı devirdiler. Şahlık yönetimi geri getirildi. Ve içerde kurulan baskıcı yönetim desteklenerek sömürgecilik sürdürüldü.
   1980 sonrası, yeni dönemde ise Şeriat devrimi ve Humeyni yönetimi hedefti. Ancak, İran’da kullanabilecekleri, ne ajanları, ne yandaş işadamları ne de darbe yapacak yandaş ordu komutanları kalmamıştı. Dinci muhafız alayları, tüm muhaliflerin üzerinden buldozer gibi geçmişti.
İran’da, 1979’da gerçekleşen Şeriatçı Humeyni devrimiyle eş zamanlı olarak Irak’ta, General   Saddam Hüseyin, parti içi bir darbe sonucu iktidarı ele geçirdi. Irak nüfusunun % 65 oranı Şii  olan Irak’ta, Saddam Hüseyin, % 35 oranında nüfusa sahip Sünni mezhebine mensup bir li derdi. Üstelik Sünni Kürtleri ayrı tutarsak, Saddam yönetiminin dayandığı Sünni Arapların  genel nüfus içindeki oranı % 20’ler düzeyinde kalıyordu. Çünkü Kürtler, Araplardan ayrı bir  devlet olma hayali içindeydiler. Batı için Irak’ta, orantısız bir yönetim modeli söz konusuydu.  Dolayısıyla Irak’ta ortaya çıkan bu yönetsel orantısızlık, önemli bir ayrışma/bölünme potansi yeli içeriyordu. 
    Eş zamanlı olarak Türkiye’de 12 Eylül 1980 Askeri darbesi yapıldı ve Amerikancı Turgut Özal, ekonominin başına getirildi. 1983’te yapılan, diğer partilerin ve adayların kısıtlandığı seçimle ANAP’ın iktidarında Başbakan olarak ülke yönetimin başına oturtuldu. Bu dönemde,    Türkiye’de yeni ve önemli bir olay daha gerçekleşti. Uzun süredir örgütlenen PKK, 1984 yılın da saldırıya geçerek Güneydoğu’da iki ilçeyi (Eruh ve Şemdinli) işgal etti.      
    Ancak işe nereden başlan malıydı? Kuşkusuz ki İran ile..  Bir taşla çok kuş vurulacaktı. İslami  devrim sonrası ordusu dağılan İran yönetimi, Irak ordusu desteklenerek devrilecekti. İkinci olarak da,  Irak’ın ekonomik yönden zayıflatılması sağlanmış olacaktı. Son aşamada ise, Irak’ta iç dinamikler parçalanarak, faklı inanç ve etnik grupların birbirine karşı düşmanlaşması sağlanacaktı..
    Gerçi, Saddam liderliğindeki Laik Baas Partisi iktidarının egemen olduğu Irak yönetimi, mezhebi bir biçimleniş içinde değildi. İş başındaki yönetim siyasal olarak, Arap milliyetçiliğine dayalı, laik – sol/sosyalist bir diktatörlük modeliydi. Ancak olsundu. Ayrışma çizgileri içermesi yeterliydi. Gerisi gelirdi.
                                                                                                                                      Sürecek..

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
  2 AY İÇİNDE HİZMETE GİRMESİ PLANLANIYOR
2 AY İÇİNDE HİZMETE GİRMESİ PLANLANIYOR
  MATEMATİĞİN DEHALARI DEVREK'TE TER DÖKTÜ
MATEMATİĞİN DEHALARI DEVREK'TE TER DÖKTÜ