“Böyle dümdüz bir beynim olacağına hiç olmamasını tercih ederdim.” (S. Ali)
Sabahattin Ali, Batılılaşma yerine Türkiye’de toplumsal yapıya eğilmek suretiyle, sorunsalı bakımından yeni bir romanın öncülüğünü yapmıştır.
Toplumsal yapıyı sorgulayan romanlarda düzenle uzlaşamayan kişilerin roman kahramanı olarak seçilmesi ya da romanda yer alması doğaldır. Yaşar Kemal’in İnce Memed’i de, Kuyucaklı Yusuf gibi zengin ve zalim eşrafa, ağalara başkaldıran bir roman kahramanıdırlar.
Ayrıca bu iki yapıt arasında ilginç benzerlikler de vardır.
İşte bir kaçı:
Kuyucaklı Yusuf da, İnce Memed de babasızdır. Kuyucaklı Yusuf’un anne ve babasını eşkiyalar bir gece baskınında öldürmüştür. İnce Memed de babasını küçük yaşta kaybetmiş, annesi Döne ile Değirmenoluk köyünde yaşamaktadır.
İkisi de evlat edinilir. Kuyucaklı Yusuf’u Kaymakam Selahattin Bey, Süleyman Emmi de İnce Memed’i evlat edinmişti.
İkisinin de sevdiğini kötü adam oğluna, yeğenine almak ister. Yusuf’un sevdiği Muazzez’i, fabrikatör Hilmi Bey oğlu Şakir’e, İnce Memed’in sevdiği Hatçe’yi de Abdi ağa yeğeni Veli’yle nişanlamıştır.
Kuyucaklı Yusuf da, İnce Memed’de sevdiklerini kaçırır. Muazzez’in bağda Şakir’le buluşacağını öğren Yusuf, bir yaylıya atlayıp hemen bağa gider ve Muazzez’i kaçırır. İnce Memed ise, Abdi Ağa’nın yeğeniyle nişanlı olan Hatçe’yi kaçırır.
Her ikisi de, rakipleri olan erkeği silahlı bir çatışmada öldürür. Yusuf, o gece evde âlem yapanlarla birlikte Şakir’i de öldürür. Hatçe ile kaçan Memed kısa sürede yakalanır. Memed, Abdi Ağa’yı yaralar, yeğeni Veli’yi de öldürür.
Her ikisinin de karıları silahlı bir çatışmada ölür. Yusuf ile Şakir’in girdiği silahlı çatışmada Muazzez yaralanmış daha sonrada ölmüştür. Memed, eşi ve çocuğu için teslim olur fakat bu esnada jandarmalarla yaşanan çatışma sırasında Hatçe vurularak ölür.
Her iki romanın sonunda da kahramanları yalnız olarak atını dağlara sürer.
Yusuf, karısını gömer ve atını dağlara sürer. Memed ise atını dağlara doğru sürer ve o günden sonra kendisinden hiç bir haber alınmaz.
YÜREK BURKAN BİR TÜRKÜ:
KURTLU DERELERDE BİR KUZU MELER
Türk Halk Müziğinin değerli sesi, müzik insanı İsmail Çakır, Afyon Emirdağ yöresinden Halis Erenoğlu’ndan dermiş bu yürek burkan türküyü.
Türkünün öyküsünü ise Halis Erenoğlu’ndan dinleyelim:
“Bir de Kurtludere’den bir kuzu çobanımız vardı, o söylerdi bu türküyü sıklıkla. Kurtludere, Bolvadin ilçesine bağlı Dişli (o zaman köydü) kasabasının karşısına düşer. O dönem köy erkeklerinin hayatı ekip biçeceği arazi olmadığında çobanlıkla geçerdi. Çobanlar koyunların yünlerini tahta saplı, uzun iki adet karşılıklı “Gırklık” adı verilen bıçakla kırparlardı. Bu köyden hala ve dayı çocukları olan iki delikanlı birlikte köylünün koyunlarını güderlermiş.
Bir gün dağda yine koyun otlatırlarken aralarında bilinmeyen bir husumet sonucu kavga çıkmış. Kavgada dayı oğlu, halasının oğlunun boynunu gırtlık bıcağı ile kesip öldürmüş. Bunun üzerine ölenin bacısı bu ağıdı yakar.
Türkünün sözleri ise şöyledir:
Kurtlu derlerde bir kuzu meler
Kuzunun sedası bağrımı deler
Bacısı gelmişte kanını yalar
Aman dayım oğlu neyidi suçum
Kellesiz geliyo kınalı koçum
Aman dayım oğlu yaram derindir
Sağ olup kalkarsam Mevla kerimdir
Orman Tepesi’ni aşırdınız mı
Kurtlu’ya varmadan şaşırdınız mı
Kelleyi vurmadan düşürdünüz mü
Amman dayım oğlu neyidi suçum
Kellesiz geliyor kınalı koçum
Aman dayım oğlu yaram derindir
Sağ olup kalkarsam Mevla kerimdir
İsmail Çakır’ın notaya aldığı bu yürek burkan türkü Türk Halk Müziğimizin güzide ve genç sanatçıları, İsmail Çakır, Umut Sülünoğlu, Neslihan Yılmaz Ören ve Fatma Meşe Öz’ün seslerinde hayat buluyor.