İbrahim Tığ
Necla ablamın seslendirdiği, benimde severek dinlediğim bir Ankara türküsünün sözleri şöyle:
“Denizin kenarında / Kalayladım kazanı
Bir güzelin uğruna / Yedim ıramazanı / Oğlan mayilem”
Bu türküyü Muzaffer Sarısözen 14 Ağustos 1950 tarihinde Mucip Arcıman’dan derlemiş.
İyi anladık da, Ankara’da deniz mi var?
Denizin kenarında kazan kalaylanır mı? Meçhul. Dere olsa evlere şenlik!...
Bizim damadın adı Ramazan. Anam ona hep Irmazan diye seslenir. Sadece anam mı? Anadolu insanı Ramazan demez, Irmazan der.
Bak, bak!...
Bir güzelin uğruna, ırmazanı yemiş!... Koca ırmazan nasıl yenir? Ayıptır, günahtır, yazıktır!...
Belkıs Akkale ustadan,
“Yandan oyna yandan oyna / Kız halayı yandan oyna” türküsünü işitir gibiyim.
Neyse…
Ah Necla ablam!...
“Bir daracık pencere / El vurmayın incire / Zalım baban duyarsa (kız)/ Bizi vurur zencire” derken bizi Azerbaycan’a götürdüğünü sanırdım yıllar yılı. Meğer Urfa’ya çıkarmış bu türkünün de yolu.
Ama doğrudur… Azerbaycan’dan, dostlarımızdan, kardeşlerimizden getirdiğin selamında başımın üstünde yeri var!...
Yalnız!...
Kızılırmak, Kızılırmak derken… Bizi, Gediz’e, Dalaman’a, Sakarya’ya, Karasu, Aras ve Aksu’ya götürmen de güzel. Hiç olmazsa ülkemin nehirlerini öğrendim sayende… Biraz coğrafya bilgimi de artırdım sayende ablam. “Karanfil aldım Han’dan / Birtanem yar yar yar yar aman / Ne tez usandın benden / Usandığın bileydim / Ağam yar birtanem yar yandım yandım yandım / Arzum alırdım senden” diye dinlerken o güzel sesinizden. Hanım birden fırlayıp:
-Hayat, Han’da karanfil mi olur? Diye sordu.
-Olur… olur, bu senin bildiğin yolcu hanı değil, Eskişehir’in 2 bin 352 nüfuslu ilçesi. Türküde oranın türküsü deyiverdim.
Yalanda değil hani. Necla ablam halim abimle geçen yıl oraya kaplıcaya gitmişlerdi, oradan biliyorum. Bu yılda Haymana’daydılar. Tam da “Endim Haymana Ovasına” türküsünü seslendirecekti, bir de baktık ki, türküdeki Haymana Ankara’nın Haymana’sı değil!... Burdur’un Haymana’sıymış…
Halim abim kulağıma fısıldadı:
-Haymana’daydık, “Karpuz kestim yiyen yok / Halin nedir diyen yok”
-İyi de Halim abim, ben her telefon açışımda size hal hatırınızı sormuyor muyum?
-O değil İbrahim’ciğim, bu türkü Haymana’nın…
-Çok yaşa be Halim abim.
Sonra mı?
Zehra Ganioğlu ablamın sesini duyar gibiyim:
“Daldan dala uzatırlar urganı / Üstüme örtüven gurbet yorganı / Sağ olur da sılamıza erersek / Kestiremin anam çifte kurbanı”
Atkaracalar’a memleketine götürüyor bizi. Az ötesi Çerkeş. Orada herkesin, “Evlerinin önü yaldız piyade” zaten…
Neyse!...
Biz, dönüp yine kulak verelim Necla ablama:
“Denizin kenarında / Kalayladım kazanı”…
*
Aklıma şu rivayet geldi:
-Mecliste Kayseri milletvekilinin hafif yollu şekerleme yaptığı bir sırada Trabzon milletvekili konuşmasını yapıyormuş. Kayserili vekil, uyanmış ki Trabzonlu vekil kürsüden Trabzon’a birşeylerin yapılmasını istiyormuş. Bizimki ne istediğini anlayamadığı için sıkıntıya girmiş. Trabzon’a birşey yapılacaksa Kayseri’ye de yapılmalı diye düşünmüş. Söz alıp:
- Sayın vekilin Trabzon’a yapılacaklar hususundaki açıklamalarını takdirle karşılıyoruz; lakin bu konuda Kayseri’nin de ihmal edilmemesini istiyoruz.
Mecliste bir gülüşmedir başlamış. Vekil şaşırmış, ne oluyor gibisinden bakınırken, meclis başkanının sesi duyulmuş:
- Sayın vekil, Kayseri’ye denizi getirdiğiniz gün söz veriyoruz, Kayseri’ye de bir liman yapılacaktır.
Şaka bir tarafa Necla ablamın sesinden bu türküyü defalarca dinledik, eşimle birlikte.
Yüreğine sağlık ablaların hası!..
Saygıyla.