Gazeteci-yazar ve şair İbrahim Tığ, Uluslararası Müzeler Günü nedeniyle Zonguldak Maden Müzesi’nde Zonguldak’ın iki önemli şairi Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’yu anlattı.
Onur ve Uslu’nun şiirlerinde Zonguldak’ın izlerinin görüldüğünü belirten Tığ,
“Bu iki şairimiz Zonguldak’ın küçük insanlarını, saçak altı insanlarını, işçileri, doğayı, kuşları, yalnızlıklarını kısacası insan ve doğa sevgisinin canlılığı yanı sıra içinde biriktirdiği özlemi konu edinirler” dedi.
Devrekli şair Rüştü Onur ile ilgili çeşitli internet siteleri, sanat dergilerinde gerçeği yansıtmayan bilgiler yer aldığını ifade eden İbrahim Tığ, Rüştü Onur’un Behçet Necatigil’in öğrencisi olmadığını, edebiyat dostu olduğunu belirtti.
RÜŞTÜ ONUR, NECATİGİL’İN ÖĞRENCİSİ OLMADI
Tığ şöyle konuştu: “3 Ağustos 1920 tarihinde Devrek’te doğan Rüştü Onur, 1933 yılında Devrek I.Mektebi’ni bitirdikten sonra Zonguldak Ortaokulunda okudu. Zonguldak’ta lise olmadığı için Kastamonu Lisesi’ne yatılı olarak kayıt yaptırdı. Bu okulda edebiyat tarihçisi Abdülbaki Gölpınarlı’nın öğrencisi oldu. Daha sonra Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi’nde ikinci sınıfa devam etti. Ders yılı sonunda da hastalığının (verem) iyice artması nedeniyle okulu bıraktı. Dolayısıyla bu okula 1941 yılında atanan Behçet Necatigil’in öğrencisi olmadı ama edebiyat ve sanat dostu oldu.
1941 yılı Aralık ayi ile 1942 yılı Ocak, Şubat aylarını Heybeliada Sanatoryumunda geçiren Rüştü Onur, aynı yılın Mart ayı başında da iyileşerek taburcu oldu. İstanbul’dan Zonguldak’a dönmek üzere bindiği Anafarta Vapuru’nda, annesi Ünyeli, babası ise Bitlis Eşrefhanoğulları sülalesinden olan Mediha Sessiz adlı bir kızla tanıştı ve ona aşık oldu. Yani Kadir Tuncer’in ortaya attığı gibi Mediha çingen kızı da değildir.Mediha Sessiz, Karabük Demirçelik Fabrikası’nın açtığı memurluk sınavını kazanmış, göreve başlamak üzere anne ve iki kardeşiyle Karabük’e gitmek için bu vapurdadır.Karabük’te rahatsızlanan Mediha’nın hastalığına teşhisi Beşiktaş’ta mahalle doktoru Ahmet bey koyar; apandisit patlamasıdır ama iş işten geçer.
Yani verem değildir.
Rüştü Onur ile Mediha 7 Ağustos 1942 tarihindeZonguldak Terakki Mahallesi Suatbey Sk. N:12’de oturan dayısının evinde nişanlandı. 15 Ekim 1942 tarihinde Beşiktaş Evlendirme dairesinde nikahları kıyıldı ve Mediha’ların Beşiktaş, Şair Leyla Sokağı N:34’teki evlerine yerleşti.
Evliliklerinin 18. gününde yani 2 Kasım 1942’de Mediha yaşamını yitirdi. Bu tarihi de Rüştü’nün dayısına yazdığı mektubundan anlıyoruz. Onun ölümüne çok içerleyen Rüştü de ondan tam bir ay sonra 2 Aralık 1942 tarihinde ciğerlerinden gelen kanla boğularak yaşama veda etti.
Rüştü Onur, Abdülbaki Gölpınarlı, Oktay Rıfat, Necati Cumalı, Salâh Birsel, Oktay Akbal, Muzaffer Tayyip Uslu, Kemal Uluser, Müfide Güzin Anadol, Samim Kocagöz ve İbrahim Behçet Kalaycı ile arkadaşlıklar kurdu.Rüştü Onur’un eserlerini arkadaşı Salâh Birsel 1956’da Yeditepe Yayınlarında çıkan “Rüştü Onur adlı bir kitapta topladı. Ben de onun bilinmeyen mektuplarını, bilinmeyen şiirlerinin ortaya çıkarılması konusunda 12 yıla varan bir çalışma yaptım ve bunları; “Rüştü Onur / Yaşamı, Sanatı, Eserleri” ve “Benim Şeker Yavrum” adlı kitaplarımda topladım.”
MUZAFFER TAYYİP USTU ARNAVUT KÖKENLİ BİR ŞAİRİMİZDİR
Konuşmasında, Muzaffer Tayyip Uslu’yu da anlatan İbrahim Tığ, şair Uslu’nun Arnavut kökenli bir ailenin çocuğu olduğunu, belirtti.
Tığ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Muzaffer Tayyip Uslu’nun babası Tayyip Talip, 1883 yılında Yanya Eyaleti (Arnavutluk) Ergiri Vilayeti’nin Piremedi (Aydonat) kazasında doğmuş ve ‘93 Harbi olarak da bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı nedeniyle İstanbul’a göçerek Zeytinburnu Merkez Efendi Mahallesi’ne yerleşti.1897 Üsküdar doğumlu Şükriye hanımla evlendi. Bu evlilikten Tayyar Azmi, Süleyman Muzaffer ve Müfit İlyas adlı üç çocuğu dünyaya geldi. bu arada Muzaffer Tayyip’in asıl adının da Süleyman Muzaffer olduğunu da söylemeliyim.
Muzaffer Tayyip, 2 yaşında iken polis komiseri olan babası Tayyip Talip beyin tayininin Mersin’e çıkmasıyla birlikte ailece bu şehre taşındı. Burada 5 yıl kaldıktan sonra babasıyla birlikte tekrar İstanbul’a döndü. Aile, Beşiktaş’ın Küçükhamam Sokağı’nda bir eve yerleşti. Muzaffer Tayyip de ilkokula burada başlar ve ortaokulu da burada bitirdi. Lise birinci sınıftan ikinci sınıfa geçtiği sırada Zonguldak’a geldi ve İnağzı’nda tuttukları evde yaşamaya başladı.
Muzaffer Tayyip de lise ikinci sınıfa Çelikel Lisesi’nde devam etti. İşte bu okulda Behçet Necatigil’in öğrencisi oldu. Behçet Necatigil, Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu Zonguldak merkezde Hayri’nin Kahvesi’nde buluşur, sanat, edebiyat sohbetleri ederek dostluklarını geliştirir. Uslu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ndeki yüksek öğrenimini hastalığı nedeniyle sürdüremedi.
Hastalığı iyice ilerleyen Uslu,3 Temmuz 1946 tarihinde aramızdan ayrıldı. 23 yaşında yayınladığı ilk ve tek kitabı ‘Şimdilik’ edebiyatımız ve Zonguldak’ımız için büyük önem ve anlam taşımaktadır. Öğretmeni, şair Behçet Necatigil onun yazma serüvenini bir yazısında şöyle kaleme aldı: ‘Yaşamındaki acılara rağmen, gizli bir üzgünlük içinde yaşamanın güzelliğini yazdı.’
Şiirlerinde Rüştü Onur gibi, Garip akımını öncüleri Orhan Veli ve Oktay Rifat’ın izleri görülür. Zaman zaman duygusal, kimi zaman da acı bir olayın egemen olduğu, ince bir duyarlıkla işlediği şiirlerindeki temiz dili ve ustaca söyleyişleri bunun kanıtıdır.”
İbrahim Tığ, konuşmasında Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu’nun şiirlerinden örnekler verdi.
Zonguldak Maden Müzesi’nde yapılan etkinliğe, Zonguldak İl Kültür ve Turizm Müdürü Taner Dursun, yazarlar; Nihat Ahlat, Vedat Dinç ve ressam Halit kaya ve çok sayıda dinleyici katıldı.