Haber Merkezi
Türkiye, hızla yaşlanırken emekliler de yoksul bir hayatla karşı karşıya. Uzayan yaşam süresi daha uzun emeklilik dönemlerini getiriyor ancak bu dönemler giderek daha yoksul geçiyor. zayıflıyor. Emekli maaşlarının alım gücü düşerken, konut sahipliği oranı da geriliyor.
Bir yandan yaşlı nüfus artarken, diğer yandan bu kesimin ekonomik gücü zayıflıyor.
Uzayan yaşam süresi, daha uzun emeklilik dönemlerini beraberinde getiriyor.
Emekli maaşlarının alım gücündeki düşüş, konut sahipliğindeki azalma ve temel ihtiyaçlara erişimdeki güçlükler, Türkiye’nin yaşlanan nüfusunu aynı zamanda yoksullaştırıyor.
Veriler önümüzdeki yıllarda bu tablonun daha da ağırlaşabileceğine işaret ediyor.
YAŞLANMAYA DEVAM EDİYORUZ
TÜİK'in nüfus istatistiklerine göre, 65 yaş ve üzeri bireylerden oluşan yaşlı nüfus, 2019 yılında 7 milyon 550 bin 727 kişiyken, son beş yılda yüzde 20,7 artarak 2024 itibarıyla 9 milyon 112 bin 298 kişiye ulaştı.
Aynı verilere göre, yaşlıların toplam nüfus içindeki oranı 2019’da yüzde 9,1 düzeyindeyken, 2024 yılında bu oran yüzde 10,6’ya çıktı.
TÜİK tarafından hazırlanan ana senaryoya göre, yaşlı nüfus oranının 2030 yılında yüzde 13,5’e, 2040’ta yüzde 17,9’a, 2060’ta yüzde 27,0’a, 2080’de yüzde 33,4’e ve 2100’de yüzde 33,6’ya ulaşması bekleniyor.
Kötü senaryoya göre ise yaşlı nüfus oranının 2030’da yüzde 13,5; 2040’ta yüzde 18,2; 2060’ta yüzde 28,8; 2080’de yüzde 38,5 ve 2100 yılında yüzde 42,8 olacağı tahmin ediliyor.
Ancak Türkiye'de yaşlı nüfus her geçen yıl artarken, bu demografik değişim ekonomik kırılganlıklarla iç içe geçiyor.
Daha uzun yaşam beklentisi, daha uzun süren emeklilik dönemlerini beraberinde getiriyor. Bununla birlikte yaşam süresi artarken refah düzeyi geriliyor.
Gelir dağılımındaki bozulma, sosyal güvenlik sistemindeki yetersizlikler ve temel ihtiyaçlara erişimde yaşanan güçlükler, yaşlı nüfusu giderek daha fazla yoksulluk riskiyle karşı karşıya bırakıyor.
Ekonomik olarak daha savunmasız bir döneme girilirken emeklilerin ve yaşlı nüfusun geçim kaynaklarının alım gücü giderek zayıflıyor.
EMEKLİ MAAŞININ ALIM GÜCÜ GERİLİYOR
2002 yılında AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte, en düşük emekli maaşı 332 lira olarak belirlenmişti. Aynı yıl asgari ücret ise 226 liraya yükselmişti. Bu durumda emekli maaşı, asgari ücretin 1,5 katıydı.
Emekli maaşlarının asgari ücrete karşı üstünlüğü uzun süre korundu. Bu denge, 2016 yılına kadar sürdü. Ancak 2016’da asgari ücret 1301 TL’ye çıkarılırken, en düşük emekli maaşı 1265 TL’de kaldı ve ilk kez asgari ücret emekli maaşını aştı.
2024 yılında asgari ücret 17 bin 2 TL’ye ulaşırken, en düşük emekli maaşının asgari ücrete oranı yüzde 73,52 olarak gerçekleşti.
Ancak 2025'te asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk artışla ücret 22.104 TL’ye yükselince, bu oran yüzde 65,46’ya geriledi. Bu seviye, AKP'nin iktidarda bulunduğu 2002-2025 döneminde kaydedilen en düşük oran oldu.
EV SAHİPLİĞİ ORANI DÜŞÜYOR
Türkiye'de ev sahipliği oranı yıldan yıla düşüyor. Bu durum gelecekte bir güvence olan konut sahipliğinin gelecek nesillerde daha düşük olacağına işaret ediyor.
TÜİK verilerine göre, 2024'te oturulan konuta sahip olanların oranı geçen yıla göre 0,1 puan azalarak 2024 yılında yüzde 56,1 olmuştu.
Türkiye'de kirada oturanların oranı yüzde 28, lojmanda oturanların oranı yüzde 0,9, kendi konutunda oturmayıp kira ödemeyenlerin oranı ise yüzde 15 oldu.
2018’de yüzde 59 olan konut sahipliği oranı pandemi döneminde yaşanan büyük servet transferleri ile birlikte gerilemeye devam etmişti.
Verilerde geriye doğru gidildiğinde 2018 yılında yüzde 59 seviyesinde olan ev sahipliği oranının her yıl düzenli bir düşüşle 2024 yılında yüzde 56,1'e kadar gerilediği görüldü. 2018'de yüzde 25,2 olan kiracı oranı, sürekli artış göstererek 2024 yılında yüzde 28'e kadar ulaştı.
2018-2024 arasında ev sahipliği oranında yüzde 2,9’luk bir azalma görüldü. Aynı dönemde kiracı oranında yüzde 2,8’lik bir artış yaşandı.
Öte yandan yoksulluk arttıkça ev sahipliği oranındaki düşüş diğer gelir gruplarına göre daha fazla oldu.