-İbrahim TIĞ-
MEMLEKETİN HALİNE BAKIN!
Memleketin haline bakın!
Sahte diploma, sahte ehliyet, sahte kimlik skandalları gırla gidiyor memlekette.
Sahte proflar, doçentler, psikologlar...
Halı yıkamacısını Psikolog yapmışlar.
Anahtarcıyı makina mühendisi yapmışlar.
Açık Öğretim okuyanı yüksek inşaat mühendisi...
Avukatlar var, eczacı, gıda mühendisi, hukukçu, akademisyenler var...
Nizam-ı Cedit Derneği Başkanı Nizam Perk, Mehmet Baykara'yı inşaat mühendisi yapmışlar.
57 adet sahte diploma
108 adet sahte sürücü belgesi
4 adet sahte lise mezuniyet belgesi tanzim etmişler.
Daha öncede Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral'ın, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı ve AKP Milletvekili Hamza Yerlikaya'nın, MHP Mersin Milletvekili Levent Uysal’ın da diplomalarının sahte oldukları basında yer alınca eski AKP milletvekili Metin Külünk, "Peygamberlerin de diploması yoktu" demişti.
Bakın!
Abdülhamit'in torunu Kayıhan Osmanoğlu, Mehterci Erkan Tan'ında diploması sahteymiş. Dile kolay tam 400 kişinin diploması sahte!
Ortada çok ciddi bir kokuşmuşluk çok ciddi bir çürümüşlük var!
MÜFTÜ EFENDİ SİZ NE İŞ YAPARSINIZ?
Müftü Efendi kendisini ziyaret talebimize dönüş yapmadı.
Varsın yapmasın, canı sağolsun!
Kendisine bir iki şey soracaktım. Bunlardan biri; Ermekoğlu Köyündeki "Hattat Mustafa Efendi Türbesi"ydi.
Tekrar soruyorum, Müftü Efendi bu türbe neyin nesi?
Bu zat kimdir, nedir, necidir bilen yok! İnsanların tertemiz dini duygularını sömürmek için yapıldığını düşünüyorum. Bu türbenin kime ne faydası var?
İkinci sorumda şu:
-Müftülük veri hazırlama personeli Adem Uslubaş'tan oldukça şikayet var.
Bazı muhtarlara köyünüze, köyün mahallesine imam vereceğiz diye para aldığı iddiaları var.
Sayın Müftü Efendi, Adem Uslubaş köylere imam verecekse, sizin o kurumda işiniz ne? Siz odacımısınız, kapıcı mı?
Açıklama yaparsanız buradan okurlarımla paylaşacağım.
TUZ KOKTU!
Diyanet İşleri Başkanlığının yurtdışı teşkilatlarındaki denetim zaaflarını günyüzüne çıkaran süreç, merkezi Viyana'da bulunan Avusturya-Türk İslam Birliği bünyesindeki yolsuzluk iddialarıyla başladı.
Dernek gelirlerinden elde edilen yüzbinlerce avronun kayıt dışı yollarla harcandığı ortaya çıktı.
Harcamaların önemli bir bölümü eğlence mekanları ve eskort hizmetlerinde kullanılmış. Olayı örtbas etmek isteyen bazı yöneticilerde bu harcamaları imamların oturum izni giderleri gibi masraflar adı altında sisteme işlemiş.
Anlayacağınız;
Türkiye’den Avusturya'ya gönderilen Din Hizmetleri Müşavirleri, ataşeler ile imamlar kendilerine “eskort kadınlar” tutmuş ve eğlence mekanlarında sefa sürmüşler. Bu sefanın gideri ise camilerde cuma ve dini bayramlarda toplanan paralar...
Ne diyeyim, tuzun koktuğu yerdeyiz!...
KEL ALAKA: KİRENOVA!
Yengemi dilime dolamak istemem, adabım değil.
Ama anlatayım...
Bir öğretmen düşünün ve Türkçesine bir bakın:
-Kızılcık kireni, ne demek?
-Kirenin ovası, ne demek?
-Kiren, ağacını ve meyvesini de iyi bilirim.
-Nova'nın latince olduğunu da bilirim.
Ama siz bu "Kirenova"yı benim Hasan dayıma, Kezban yengeme, Gülsüm ablama anlatın!
Türkçemizde, Türkçe kökenli kelime ile Arapça kelimeden oluşan birleşik sözler de vardır.
Örneğin; Günâşık (Ayçiçeği) gibi.
Günâşık kelimesindeki gün Türkçe, âşık ise Arapçadır.
"Nova" sözcüğü ise, latince "yeni" kelimesinden alınmış, hiç yokken aniden yeni görünen yıldız, anlamına gelir...
Peki, bizim yıllardır bildiğimiz "Kiren" dün mü ortaya çıktı da bir gecede "Kirenova" oluverdi!
Bakın!, Devrek türkülerine de konu olmuş Kiren'imiz...
-Bahçelerde gök Kiren / Karacaören-Bölücek Köyleri
-Bahçenizde kiren var / Serdaroğlu Köyü
-Erken açtı bahçemizin kireni / Bakırcılar Köyü, gibi.
Tabii, yengemin Devrek kültüründen haberi olmadığı için oluyor bütün bunlar.
Bakın hatta, bir türkümüzün son bölümü de şöyledir:
"Alt yanında alayı var Devrek'in
Üstüne yakışmış keten göyneğin
Sen el ilen gezdikçe de güzelim
Dermanı kalmadı garip ömrümün"
Ne güzel değil mi?
Üstelik biz, Nova Dali'ye değil; "Tombulacık Halime"ye "Hışır Kızı"na, "Karakiraz"a, kısacası Devrek türkülerine bayılıyoruz.
Kendi kültürümüz bunlar bizim... İngiliz kültürü değil.
Sen Kirenova'yı bırak da, "Devrek'in alt yanındaki alayından" söz et, nerde alay, nerde alay?