Reklamı Geç
Advert
Advert
Advert
Advert

DEVREK’İN BİR “ALAY”I VARDI!...

DEVREK’İN BİR “ALAY”I VARDI!...
Bu içerik 2983 kez okundu.
Advert

  İbrahim Tığ

    Devrek’te 125. Er Eğitim Alayı vardı. Bu Alay daha sonra tabura dönüştürülmüş sonrada Safranbolu Eğitim Alayı’na katılmıştır.

    Devrek’in sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda gelişmesi, adının duyurulması ve tanıtımı için önemli bir yere sahip olan bu askeri birliğin buradan taşınması, ilçenin hemen hemen her alanda çöküşünü beraberinde getirmiştir.

    Oysa bu askeri birlik Devrek’i başta ekonomi olmak üzere canlandırmış, çaycısından otelcisine, teksicisinden hamamcısına, manavından bakkalına her esnafa katkı sağlamıştır.

    Devrek’te 125. Er Eğitim Alayı’nda, İlber Ortaylı, Halit Çelenk, Bekir Coşkun, Kerim Korcan, Mehmet Yaşar Bilen, İhsan Yener, Ahmet Özer, Oğuz Kağan Köksal ve Emre Altuğ gibi önemli isimlerde burada görev yapmıştır.

    Peki, nedir bu alayın tarihi?

    Osmanlı döneminde Devrek Taburu, Hassa Ordusu’nun Ankara’da Üçüncü Fırkasının Onburuncu Alayı’nın İkinci Taburu’ydu. Hassa ordusu ise özel olarak eğitim görmüş askerlerden oluşan, daimi olarak görevde bulunan muhafaza ordusudur.

     1871’de Devrek Taburu dört bölümden oluşuyordu. Yunanlılar, 1897 Harbi’nde, Osmanlı Devleti’ni çöküş noktasına yaklaşıldığı en elverişsiz koşullarda yakaladıkları inancı içindeydiler. Çıkan, Osmanlı-Yunan Harbi sırasında Devrek Taburu da büyük kahramanlıklar gösterdi. Bu nedenle de taburun tüm subayları başarılarından dolayı II. Abdülhamit tarafından ödüllendirildi.

     Bilinen o dur ki, bu savaşta Devrek Tabur Yüzbaşısı Nuh Efendi ile 8 asker şehit olmuş, 25 askerimizde yaralanmıştı. Bu savaşta ayrıca Ereğli Taburu 2 şehit, Çaycuma Taburu 3 şehit, 17 yaralı, Bartın Taburu da 1 Şehit ve 2 asker yaralanmıştı.

     5 Eylül 1887 tarihinde  Bolu sancağına bağlı  Devrek nahiyesinin liva merkezine uzak olması nedeniyle Çarşamba nahiyesinin de ilhak edilerek Hamidiye ismiyle resmen kaza oluşturuldu.

     Yine 7 Ocak 1899 tarihli MF:MKT.431/51 kayıtlı Başbakanlık arşivinden

“Hamidiye kazasını merkez yapan Redif Taburu, kendi binasına taşınıncaya kadar eski rüştiye mektebini depo olarak kiraladı.” bilgisini de öğreniyoruz.

     Kurtuluş Savaşı’nda ise Devrek’teki taburun “Alay” olduğunu, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Bolu ve Düzce İsyanlarının bastırılması konusunda TBMM’de yaptığı konuşmanın Gizli Celse Zabıtları (1920 Cumartesi, 4. celse), I, s. 3)’ndan öğreniyoruz. Atatürk şöyle anlatıyor:

     “Bunun üzerine kendisine (Mutasarrıfa) dedik ki: Bolu’da mevcut olan jandarma kuvvetinden ve bu kuvveti takviye edecek olan diğer kuvvetlerden istifade ediniz -çünkü orada ahziasker (asker alma) reisinin emri altında ufak bir kuvvet bulunuyordu. (Bununla jandarma kuvvetini takviye ediniz) ve Bolunun garbındaki boğazı tutunuz, usâtın şarka hareketim menediniz. Filhakika bundan daha evvel Zonguldak ve Devrek’te bulunan bir alayımıza, Zonguldak’ta bir müfreze bırakarak mütebaki kuvvetlerle serian Bolu’ya hareket etmesini emrettik, bu alay, arz ettiğim jandarma kuvvetini takviye edecekti. Alay aldığı emri ifa etmiş ve harekete geçmiştir.”

      Atatürk devam ediyor konuşmasına:

      “Biz bu tedbiri almakla meşgul iken, bir gün sonra yani 17 Nisan’da mutasarrıf dedi ki : ‘Düzce’den buraya bir heyet geldi, benim Düzce’ye gitmemi istiyor, hattıhareketimi tayin ediniz.’

      Mülâhaza olarak ilâve ediyordu ki, ‘İkna ile irşat ile usatı (isyan edenleri) beş on gün sakin bulundurabilirim, eğer bunu terviç etmezseniz bunları vurmaktan başka çare yoktur. Ona göre tedbir alınız.’ Hâlbuki biz pek katî olarak anlıyoruz ki, mutasarrıfı aldatıp Düzce’ye götürmek istiyorlar. Sevk ettiğimiz kuvvet henüz oraya vasıl olmamıştı. Mutasarrıfa dedik ki, ‘Sizi iğfal ediyorlar, elinizde Bolu’nun garbindeki boğazı işgal edecek kadar kuvvet vardır. Devrek’ten de bir alay gelmektedir, bunu da istimal ediniz ve gitmeyiniz. Ancak sizce behemehâl gitmekte, irşat, ikna ile bir fayda husul bulacağına kanaati tamme varsa, zaten livanın asayişinden mesul olmak itibari ile gidebilirsiniz.’ Fakat şahsan teklifinde jandarmayı beraber götürmek mevzubahis olduğu için, jandarma kumandanının sureti kafiyede Bolu’da kalmasını ve vekâleten mutasarrıflığı deruhte etmesini de bildirdik. Tedbir almaktan geri durmamasını da ilâve ettik. Fakat bu sırada Bolu mutasarrıfı, Devrek’ten gelmekte olan alaya tevakkuf etmesini ve Bolu’ya gelmemesini emretmişti. Bunu bize bildirdi ve sebep olarak dedi ki, usât (isyan eden) çoktur, bu kuvvet yalnız başına belki bir felâkete duçar olur, onun için tevakkuf emri verdim.

     Bittabi bu doğru değildi. Bizim gördüğümüze ve kanaatimize göre Bolu’da esasen kuvvet yoktu ve oradaki ufak bir kuvvet, boğazı müdafaa edecek bir halde iken alayın o kuvveti takviye etmesi bittabi bizim için bir faydalı idi.”

     Bolu’ya varan Devrek Alayı’nın durumunu yine Atatürk anlatıyor:

      “Bu alayın hareketinin tevkif ve tehir edilmesini hüsnü niyete hamletmedik, onun için derhal kendisine emir verdik: Alay Bolu’ya muvasalat etmelidir ve alaya da, bilâ tevakkuf, seri bir surette Bolu’ya hareket emri verdik.

     Bu emrimizin Bolu’ya isal edilip edilmediğini de tetkik ettik. Fakat vasitai tebliğ yine mutasarrıf olduğu için aldığımız cevapta, emriniz tebliğ olunmuştur dendi. Vakıa alay yürümüş, fakat bizim istediğimiz istikamette değil, Bolu’nun bir saat şarkında bir köye kadar bunları götürmüşler, orada tevkif etmişler. Demişler ki; siz burada duracaksınız. Ne alayın başındaki kumandanın ne de efradın malûmatı olmadığından ve kendilerine emir veren mutasarrıf resmî bir memur olduğu için onun emrine tebaan orada kalmışlar ve atıl bir hale irca edilmişler.”

      Sonra ne mi olur?

     Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fahri Kılıç’ın “Milli Mücadele Döneminde Hüsrev Gerede’nin Yürüttüğü Faaliyetler” adlı tezinden okuyalım:

      “Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensupları Ali Haydar Bey’in telgrafından çok kısa müddet sonra, 18 Nisan 1920 tarihinde Bolu Hilafet Kurulunu oluşturdular. Bu Kurul yöneticileri 18 Nisan 1920 tarihinde Mutasarrıf Ali Haydar Bey’in Düzce’de tutsak edildiği haberini alınca Bolu’da ayaklanmayı başlattılar.

       Bu ayaklanmayı bastırmak üzere, Zonguldak, Çaycuma ve Devrek bölgesinde bulunan 32.Kafkas Piyade Alayı görevlendirilmişti. Bolu Mutasarrıfını tutuklayıp Düzce’yi ele geçiren asiler Düzce’den sonra isyanı Bolu’ya yaymaya karar vermişlerdir. Bolu üzerinden Ankara’ya ulaşmak isteyen asiler 19 Nisanda şehri ele geçirmişlerdir. Bolu’yu asilerden korumak için Devrek’ten gelen 32. Kafkas Alayı isyancıların elebaşlarından eski milletvekili Abdul Vahap’ın telkinleri ile isyancıların saflarına katılmışlardır.”

     Oysa, Devrek’te, Devrek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Mustafa Kemal Paşa Samsun'a ayak bastığı günlerde Devrek'te Milli Mücadele için çalışmalar başlatmıştı.

     Milli Mücadele'nin başlamasıyla, Devrek milli harekatın yanında yer aldı. Devrek Kaymakamı Şükrü Bey'in başlangıçtaki menfi tutumuna rağmen Milli Mücadele'nin hedef ve amaçları konusunda halkı aydınlattı. Camilerdeki konuşmalarının yanı sıra, Devrek Millet Bahçesi'nde de mitingler düzenledi. Devrek Ulu Camii önündeki Hükûmet Konağı'nın yanıbaşındaki kavak ağacının başında kılıç kuşanmış ve elinde sancak-ı şerif tutar halde bir masaya çıkar, konuşmaları ile halkı Milli Mücadele'ye, Mustafa Kemal'in yanında yer almaya çağırırdı. Abdullah Sabri Efendi, Devrek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kuruluş ve faaliyetlerinde de görev alarak, Ankara Fetvası'nı da Devrek Müftüsü olarak tasdik etti. Halkın baskısıyla kaymakam da İstanbul ile ilişkisini kesti.

     Devrek Alayı’nın 1940’lı yıllarda Devrek Top Alayı’na dönüştürüldüğünü görüyoruz. Şöyle ki, Linç, Tatar Ramazan, İdamlıklar ve Ey Gaziler gibi kitapların yazarı büyük romancı Kerim Korcan, 1938'de “komünizm propagandası” yaptığı ve “isyan suçlusu” olarak yargılanıp 12 yıl ağır hapse mahkûm edildi. 10 yıl kaldığı Sinop Cezaevinden 1948'de tahliye edildi. Sonra da askerliğini yapmak için Devrek 19. Top Alayı’na getirildi. Kerim Korcan’ın Devrek’te askerlik yaptığı sırada çekilmiş fotofrafının altında, “Devrek 19.Top Alayı Karargah erlerinden: 1948” yazıyor.

    Hatta Korcan, Ey Gaziler kitabında  yer alan Devrek konulu şiirinde:

    “Burada da

     Bir gün umarım

     Ki sıradanda olsa söylenecektir adım” diyordu.

     1957 yılında İstanbul Balmumcu’da 3. Jandarma Eğitim Tugayı kuruldu. Ayazağa’da bulunan 125. ve Kütahya’da bulunan 9. Jandarma Alayları da bu Tugay’a bağlandı.

     İşte bu Tugaya bağlı olan 125. Jandarma Er Eğitim Alayı 1964 yılında Devrek’e (sancaksız) olarak taşındı ve Devrek 125. Jandarma Er Eğitim Alayı adını aldı.

     Daha sonra 28 Ağustos 1967 tarihinde, İstanbul Balmumcu’daki 3. Jandarma Eğitim Tugayı Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK)’ndaki işçi hareketleri nedeniyle Zonguldak'a intikal ettirilmiş ve 1985 yılında da Söğüt Jandarma Ulaştırma Eğitim Tabur Komutanlığı bu tugaya dahil edildi.

     Devrek 125. Jandarma Eğitim Alay Komutanlığı 35 yıl Devrek’te “Alay” olarak hizmet verdikten sonra, 18 Temmuz 1999 tarihinde karargahı ile birlikte Safranbolu'daki Jandarma Eğitim Taburunun bulunduğu yere taşındı. Bu tabur daha sonra Karabük 1. Jandarma Eğitim Taburunu da bünyesine alarak Safranbolu 125. Jandarma Eğitim Alayı oluşturuldu. Devrek’ten alayın Safranbolu’ya taşınmasından 14 yıl sonra Devrek’te bulunan Devrek 2. Jandarma Eğitim Tabur Komutanlığı da 27 Şubat 2013 tarihinde kapatılarak bu alayın bünyesine intikal ettirildi.

     Devrek Alayı’ndan kimler gelip geçti?

     “Ben bu oyunu bozarım” diyerek düzene başkaldıran “Tatar Ramazan”ın yazarı Kerim Korcan 1948 de geldiği Devrek’te 2 yıl er olarak askerlik yaptı. Ey Gaziler kitabında Devrek’i anlatan iki şiiri vardır. “Devrek” adlı şiirinde, “Hiç olmazsa burada da anılacaktır adım” diyerek tarihe not düşmüştür.

     Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan Avukatı, hukukçu Halit Çelenk, 1951 yılında askerliğini Devrek’te 19. Topçu alayında asteğmen olarak yaptı. Eşi Şekibe Çelenk ile birlikte kısa süre Devrek’te yaşadı.

     F Klavyenin Mucidi İhsan Yener’de 1950-1951 yıllarında Devrek’te askerlik görevini Yedek Subay olarak yaptı.

     Eleştirmen-yazar Mehmet Yaşar Bilen de Devrek’te yedek subay olarak askerlik yaptı. Bilen daha sonra 22 yıl kaldığı Devrek’te öğretmenlik görevini sürdürdü.

     Şair-yazar Ahmet Özer de 1972 yılında Devrek’te yedek subay olarak askerliğini yaptı.

     Türk Tarih Kurumu Şeref Üyesi Prof. Dr. İlber Ortaylı da 1975 yılında askerliğini Devrek’te yaptı.

Advert
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
1922 TARİHLİ DEVREK KARTPOSTALI
1922 TARİHLİ DEVREK KARTPOSTALI
ZONGULDAK MEMLEKET HASTANESİ
ZONGULDAK MEMLEKET HASTANESİ