İbrahim Tığ
Türk Edebiyatı tarihinde önemli bir yeri olan, tasavvufî inancından dolayı değişik bir üslup ve kişiliğe sahip Seyyid Nesîmî, 14.yüzyılın ikinci yarısı ve 15.yüzyılın başlarında yaşamış, Türkçe ve Farsça divanı olan, Türk ve Azerî edebiyatı arasında paylaşılamayan klasik şairlerimizden biridir.
İran ve Azerbaycan sahasında uzun süre bulunmuş, daha sonra Anadolu’ya gelmiş, Hurûfî inancına bağlı olması yüzünden Halep’te derisi yüzdürülerek öldürülmüştür.
Onun hayat macerası, kendisine efsânevî kahraman kimliği kazandırmış ve yedi ulu ozandan biri olarak kabul edilmesi sonucunu doğurmuştur. Buna göre; derisinin yüzülmesi suretiyle öldürülmesi, zulme uğraması, tasavvufî yönü,
teslimiyeti, inandığı davadan dönmemesi, ilahi aşk uğruna cismini feda etmesi, Mansûr’la aynı kaderi paylaşması yönleri ile şairlerin manzumelerine malzeme olan Nesîmî, şairliği ile divanlarda neredeyse hiç anılmamıştır. İşte bu durum Nesîmî’yi diğer şairlerden farklı kılmış; onun tıpkı mitolojik- efsanevî Fars kahramanları gibi divan şiirinde bir mazmun olarak yerini almasını sağlamıştır.
Yazdığı şiirler yüzünden dinsiz olduğu gerekçesi ile yargılanan ve canlı canlı derisi yüzülerek idam edilen şair Nesimi, efsanevi bir şahsziyet olarak karşımızda durur.
Büyük Türk şairi Nesimi, bir tarikata gider. Bir softa Nesimi'nin Türkçe konuşmasından rahatsız olur. Nesimi'den ya Arapça ya da Farsça konuşmasını ister.
Nesimi ise softaya şu cevabı verir:
Har içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabi, Farisi bilmem
Dile minnet eylemem
Sırat-ı Müstakim üzre gözetirim Rahim’i
İblisin talim ettiği yola minnet eylemem
Bir acayip derde düştüm, herkes gider kârına
Bugün buldum, bugün yerim
Hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur
Şu dünyanın varına
Rızkımı veren Hüdâ’dır,
Kula minnet eylemem.
*
Dil asimilasyonuna direnen ilk Türk şairi Nesimi'yi, ölümünün 608. yılında "Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam / Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam" dizeleriyle ve saygıyla anıyorum.
Nesimi'nin Halep'teki türbesi