Advert
Advert
Advert
İSLAM COĞRAFYASININ EFENDİLERİ-SURİYE (3)

İSLAM COĞRAFYASININ EFENDİLERİ-SURİYE (3)

Bu içerik 1381 kez okundu.

   2003 yılında Kuzey Irak’ta, istenilen gerekli değişim sağlanmıştı. Ancak bir sorun vardı. Türkiye’de işbaşında bulunan hükümetin başbakanı ve DSP’li bakanlar, Kuzey Irak’ta bağımsız veya Özerk bir Kürt devletine karşıydı. Dahası Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasından yana tutum içindeydiler. ABD ve İngiltere önderliğindeki Batı ittifakı için zaman gelmişti. Irak yeniden işgal edilecek, Saddam yönetimi devrilecek ve 1920 yılında Orta Doğu’ya dikte edilen Sevr Anlaşması yaşama geçirilerek ilk “Kürt devleti” kurulacaktı. Bülent Ecevit iktidarı Irak’ın yeniden işgaline destek vermeyeceğini ve olası bir savaşta     Türkiye’nin çıkarları yönünde gerekli önlemleri alacağını ilan etti.   
  Bu gelişme sonrası, Türkiye’de yaşanan büyük ekonomik çalkantılar sonucu iktidar değişti. 2002 yılı sonunda gidilen erken seçimde, AKP tek başına iktidara geldi. Ve iktidarın daha ilk aylarında Irak’ın işgaline başlandı. Kısa zamanda Saddam yönetimi devrildi. Ve Kuzey Irak’ta Kürt devletinin temelleri atılmış oldu.
   Yeni dönemde, 2011 yılı Arap Baharı ile Suriye’nin iç dengesi bozuldu. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip     Erdoğan, Batı’dan önce davranarak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın görevi bırakması için çağrı yaptı. Libya’daKaddafi yönetimi, iç muhalefetle işbirliği içinde, Batı orduları tarafından devrilmiş; Kaddafi ve ailesi, Saddam yönetimi ve ailesi gibi katledilmişti. Türkiye’de işbaşındaki AKP iktidarı Batı’nın, Afganistan, Irak ve Libya örneklerinde olduğu gibi Suriye muhalefetinin desteğinde Esat yönetimini devireceğini ve muhalefeti işbaşına getireceğini hesaplamıştı. AKP yönetimi, Batı ile birlikte,     Batı’dan da önce davranarak Suriye’de, kendi siyasal ekseninde ve Türkiye’nin çıkarlarına uygun (!) muhalif bir grubu iş başına getirmek üzere elini çabuk tutmuştu.
   Ancak hesap biraz eksikti. Çünkü Batı, Türkiye’nin Orta Doğu’da hiçbir ülkede egemen olmasını istemezdi. Türkiye’nin kendi sınırları dışındaki Arapları yanına çekecek, Kürtleri ürkütecek bir güç gösterisinde bulunmasını, bir köyde dahi askeri bir zafer kazanmasını istemezdi. Bunu daha önce yaşanan gelişmelerde Kıbrıs’ta ve Irak’ta da açıkça ortaya koymuştu. Hatta Türkiye’nin kendi sınırlar içinde, PKK’ya karşı iç güveliğini sağlama amaçlı yürüttüğü askeri operasyonlar bile “orantısız güç kullanımı” olarak nitelemiş ve karşı çıkmışlardı.
   Hesabın eksikliği yalnızca Türkiye’nin, dostlara moral, düşmanlara korku verecek ölçüde, elde edeceği başarı ve güç gösterisinden ibaret değildi. 1980-2003 yılları arasında, aynı Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de işin içinde iş vardı. Suriye’nin kuzeyinde de Kürtler konuşluydu. Ancak onlar bölgede, dağınık ve oldukça azınlıktaydılar. Iraklı Kürtlerin ilk dönemki durumlarına oranla daha örgütsüz ve askeri açıdan da zayıftılar. Kısaca bir devlet teşekkülü oluşturacak koşullardan uzaktılar.     Eğer, Suriye’de Esat yönetimi, Türkiye’nin istediği hızda, hemen değiştirilirse, Suriye bölünemeyecek; Türkiye’nin istekleri yönünde yeni bir yönetim oluşacak ve toprak bütünlüğü korunacaktı. 
   Suriye Kürtleri de 1991-2003 Birinci ve İkinci Körfez Savaşı arasında yapıldığı gibi önce Suriye yönetimi, sonra bölgedeki Araplar ve Türkmenlerle çatıştırılmalı; aynı coğrafyada bir daha bir arada yaşama olanakları ortadan kaldırılmalı, korunmasını Batı’da aramalıydı. Kürtlerin, önlerinde Irak deneyimi vardı. PYD/YPG adı altında, Batı’nın gizli ittifakı PKK’nin yönetim merkezine bağlanarak Irak’ta yaşanan birçok aşamayı atlayarak işe koyuldular. 
   Öte yandan Batılılar, Suriye’nin, Türkiye’nin etki alanına girmemesi için2012 yılında daha olayların başlangıcında, Beşar Esat yönetimini desteklemeye başladılar. Bu süreçte Türkiye’yi uyutmaya yönelik olarak, Esat karşıtı açıklamalarla yetindiler. Türkiye uyandığında emperyalizmin bölgesel müttefikleri Kobani’yi geçmiş, Menbiç’e kadar dayanmıştı. Uluslararası toplum karşısında, meşru göstermek amacıyla, IŞID’a karşı hareket yapıyormuşçasına operasyonlara başladılar. İŞID’ın en yoğun ve güçlü olduğu bölge Suriye’nin orta kısımlarıydı. Ancak, 20016 yılına değin tam dört yıl boyunca Batılı güçler Suriye’nin başka bölgeleriyle ilgilenmediler. Kuzeyde, Türkiye sınırı boyunca PKK/PYD saldırılarının /ilerleyişinin önünü açmak; doğuda İran sınırından Hatay’a değin bölgede yaşayan Türkmen ve Arap varlığını göçe zorlamak; Türkiye’nin Orta Doğu’ya çıkışını kapatmak üzere saldırılarını sürdürdüler. Öyle ki; yalnızca ABD uçakları, 2015 yılı boyunca Suriye topraklarına karşı 2000 uçak saldırısı gerçekleştirdi. 2000 saldırının 1300’ü Türkiye sınırları boyunca konuşlanan İŞID hedeflerine yapıldı. Rusların ve Beşar Esat’ın uçakları da, büyük oranda Hatay sınırında kendi halkını ve yaşadıkları bölgenin topraklarını korumak üzere silahlanan Bayır-     Bucak Türklerini ve Türkmenleri hedef aldılar. Bu saldırıların hepsi PKK/PYD’nin önünü açtı; Türkiye sınırları boyunca, Irak sınırından başlayarak Suriye’nin kuzey şeridinde Doğu’dan Batı’ya, Akdeniz’e doğru ilerlemelerini sağladı.  
  Rusları bölgeye ABD davet etti.. Günün her saati Suriye topraklarına akın düzenleyen  ABD ve Batı uçakları vurulmadı; Suriye hava sahasını ihlal ettiği için Türk Savaş uçağı vuruldu..
  Sürecek..

 

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
ŞEHİR DERGİSİ 166. SAYISIYLA OKUR KARŞISINDA
ŞEHİR DERGİSİ 166. SAYISIYLA OKUR KARŞISINDA
DEVREKLİ MUHTARLAR BAŞKANINI SEÇTİ
DEVREKLİ MUHTARLAR BAŞKANINI SEÇTİ