Son günlerin ağızlarda sakız olan sözü.
İlk kez, AKP’nin Karadenizin doğusundaki illerinde yapılan kongrelerinde Cumhurbaşkanı tarafından dillendirildi. Kongrenin yapıldığı salonun tıklım tıklım dolu olduğunu belirtmekti amacı.
Sosyal mesafelerin korunmasının sık sık dillendirildiği bir dönemde tipik bir sorumsuzluk örneğiydi elbette yaşanan. Yolda araçları durdurup, maskesi olmayana ceza yağdıranlar, sokaklarda iki kişiyi yan yana görünce oldukça sert tavır alanlar, kongre söz konusu olunca gıklarını bile çıkarmadılar nedense!
Dünyayı derinden sarsan salgın galiba memleketimizde iktidardan yana olanlara torpil geçiyor. Ve bu torpilin bilançosu, karadenizin doğusu haritada kıpkırmızı. O renk giderek batıya doğru hızla ilerliyor…
AKP salonlarına lebaleb serbest, mevzu değişik açılardan muhalefet olunca yasaklar diz boyu.
Alanlara çıkıp, protesto eylemleri yasak.
Hak için, hukuk için adalet için gösteri yasak.
Anlamlı herhangi bir gün için alanları doldurup anma ya da kutlama törenleri yapmak yasak.
Bir ilden diğerine yolculuk yasak.
Nişan, düğün, doğum günü partileri yasak.
Festivaller, müzik şölenleri, sanatsal, kültürel her tür gösteri yasak.
Sinema yasak, tiyatro yasak…
Hele atmış beş yaş üstüysen, hava almak bile yasak neredeyse…
Keşke bizleri yönetenler, şu korkunç salgını gerektiği gibi ciddiye alsalar da bir an önce kurtulsak bu illetten. Yaşam normale dönse. Suratlarımızı gizleyen maskelerden kurtulsak.
Hafızam beni yanıltmıyorsa, aylar önce gazetede okumuştum. Atatürk hayranı Çin, bir milyon aşıyı bedelsiz gönderecekti memleketimize. Bu konuda birçok açıklamalar da oldu. Gel gelelim, bizzat Sağlık Bakanı, “Ücreti ödenmeden kim kime bedava mal verir?”
Devlet, doğrudan girişimde bulunmayıp aracı bir firmayla aşıların ülkemize gelmesini sağlıyor. Bu, gerçekten de düşündürücü! Salgını fırsat bilen para babalarından iktidara en yakın olan deyim yerindeyse parsayı kapıyor. Devlet malzeme ofisine, aldığından, olması gerekenden daha pahalı veriyor aşıyı. İlginç değil mi sizce?
Cenaze törenlerine katılımı bile kısıtlamışlardı. Gel gelelim, ölen eğer iktidara yakın bir şahsiyetse, cenaze töreni de labalep oluyor. Gariban ölürse cenazesinde tabutu taşıyacak adam olmuyor neredeyse! Garip bir memlekette yaşıyoruz vesselam. Bu garip memlekette salgın bile taraf tutuyor. İktidardan yana tarafını belli etmiş. Sırf bu bile muhalefet olmak için yetmez mi? Hasta olup da bu dünyadan göçmemenin en doğru yolu sanırım…
Devrek, iki yıl öncesine göre daha bir yaşanılası ilçe oldu. CHP’li Belediye Başkanı, adı gibi Çetin çıktı. Projelerini bir bir gerçekleştiriyor. Egemenlik Parkı düzenlemeleri, Seyir Tepesi yapımı, Sosyal ve kültürel diğer çalışmalar… Belki salgın nedeniyle fazla göz önüne çıkarılamasa da gören gözler aradaki farkın farkında elbette…
Elin oğlu, “Ey…” diye başlasın dursun çamur at izi kalsın misali konuşmalara. CHP, her geçen gün daha bir iktidar alternatifi olma yolunda ilerliyor. Grup toplantısında yaptığı can alıcı konuşmaslarıyla Genel Başkan, izleyenlerin tyakdirini kazanıyor. BU da iktidar muktedirini daha bir agresif olmaya yönlendiriyor. Hani neredeyse ağzından çıkanı kulağı duymayacak hale çoktan geldi bile…
“Hani aşı sıranı bekleyecektin? Neden aşı oldun?”
“Sıram geldi de onun için!”
Öyle sorana, böyle yanıt…
Tavuğa sormuşlar neden yolda yürüyorsun, diye.
“Karşıya geçmek için…” demiş.
Ana Muhalefet Partisi, aşı karşıtı olmadı ki hiç. Üstelik de vatandaşa aşı olmaları için her tür uyarıyı yapıyor, yapmaya da devam ediyor. Galiba birileri sapla samanı karıştırıverdi.
Aracıya aşı için ödenen para, aracının aşıyı satarken aldığı para konusunda bilgi edinmek ne zamandan beri aşı karşıtı polmakla eş tutuldu?
Bir an önce sağlıklı, huzurlu, güneşli günleri görmek arzusuyla…
