Advert
Advert
Advert

EĞİTİM-SEN DEVREK'TEN 25 KASIM MESAJI

Eğitim- Sen Devrek Temsilciliği 25 kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” nedeniyle bir mesaj yayımladı.

EĞİTİM-SEN DEVREK'TEN 25 KASIM MESAJI
Bu içerik 632 kez okundu.
Advert

Eğitim- Sen Devrek Temsilciliği 25 kasım  “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”  nedeniyle bir mesaj yayımladı.

  Yayımlanan mesajda: "Uzunca bir süredir neoliberal politikalar kadınları güvencesizliğe, işsizliğe ve aileye  mahkûm etmektedir. Kadınların yüzyıllar önce elde ettikleri seçme seçilme, üreme, boşanma, sosyal güvenceye sahip olma, eşit işe eşit ücret gibi hakları ayaklar altına alınmaktadır. Diğer yandan da, tüm bu saldırılara ve yarattığı şiddet biçimlerine, kürtaj yasaklarına, yoksulluğa, işsizliğe, ayrımcılığa karşı dünyanın her yerinde, kadınların itiraz ve direnişleri yükselmektedir.

  Pandemi ile birlikte zaten var olan ekonomik kriz derinleşmektedir. Bu krizden en fazla etkilenen kesimlerden birini de kadınlar ve kız çocukları oluşturmaktadır. Dünya genelinde 435 milyon kadın ve kız çocuğu, 2021’de günlük 1.90 ABD dolarından daha az gelire sahip olacak ve ayrıca salgın nedeniyle 47 milyon kadın ve kız çocuğunun daha dünya genelinde yoksulluğa itileceği tahmin edilmektedir.

  Salgının hız kazanmasıyla birlikte getirilen önlemler, evlere kapanmayı ve evde daha fazla zaman geçirmeyi de beraberinde getirmiştir. Karantina dönemi sığınak olarak görülen evlerde geçirilmiştir. Oysa ev ‘normal zamanlarda da’ şiddetin en yoğun yaşandığı mekândır. Bu dönemde ilgili siyasi ve idari tedbirler uygulanırken, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri de hız kesmeden devam etmiştir. Özellikle böyle bir dönemde iktidara yakın çevrelerce İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması yönünde başlatılan kampanyalar da eril şiddetin faillerini cesaretlendirmekle kalmamış, kadınlar üzerindeki eril şiddet tehdidini arttırmıştır. Elbette salgın dönemi, İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı Yasa’nın uygulanması için güçlü bir mücadeleye de sahne olmuştur. Artan kadın cinayetleri, bu dönemde kadınların daha fazla dayanışma içinde olmasının bir zorunluluk olduğunu hatırlatmıştır. Ayrıca, güvencesiz istihdam da yine kadına yönelik şiddetin artmasına neden olmuştur. İşten çıkarmalarda en dezavantajlı olanlar yine kadınlar olmuştur. Böyle olağanüstü bir dönemde gelir kaybına maruz kalan kadınlar üzerindeki baskı had safhaya ulaşmıştır.

   Kimi illerde şiddete maruz kalan kadınların başvurabilecekleri yerel mekanizmalar ortadan kaldırılmıştır. Kayyum atanan belediyelerin kurduğu “Alo Şiddet” hatlarının ve kadın sığınma evlerinin kapatılması, kadınların şiddete mahkûm edilmesinin nedenlerinden biri olmuştur.

   Kadına yönelik şiddet ferdi bir sorun değil, toplumsal bir sorundur. Devletin tüm kurumlarıyla sorunu çözme görevi vardır. “Toplumsal cinsiyet eşitliği” anaokulundan başlayarak yaşamın her alanında bireylerin eğitiminin içine alınmalıdır. Kadına yönelik şiddetin tüm biçimleri için etkin bir mücadele mekanizması oluşturulmalı, kadını bir eşya, nesne gibi gören iktidar anlayışı ve zihniyet değiştirilmeli, çıkarılacak yasalarda bu konulara özen göstermelidir. Şiddet mağdurlarının soruşturma ve yargılama aşamasında karşılaştıkları güçlükler, yeniden kişinin mağduriyetine yol açmayacak şekilde düzenlenmelidir.

   Tüm zorluklara rağmen kadın kimliğine sahip olmak mücadelemize ilham verir. Dünyanın her yerinde kadınların katledilmesine, tecavüze uğramasına, emeğinin sömürülmesine karşı çıkarak, örgütlenen kadınların varlığını bilmek, bizleri gecenin karanlığında yürüdüğümüz sokaklarda güçlü hissettiriyor.

Biliyoruz ki dünyayı biz kadınlar güzelleştirecek ve özgürleştireceğiz.

Dünya bu haliyle kadınlara eşitlik, barış, adalet ve özgürlük sunmaktan çok uzak. Ülkemizde toplumsal yaşamı yeniden dizayn etme çabasıyla uygulamaya konan politikalar, kadınları kamusal alanlardan ve mücadeleden uzaklaştırmayı hedeflemektedir.

Bugün fazla denilerek hedef alınan haklarımız bize bahşedilmedi. Siyasetten ekonomiye, hukuktan eğitime, ve aileye kadar toplumsal hayatı düzenleyen tüm alanlarda eşitlikçi haklarımızı mücadele ederek kazandık.

Her türlü baskı ve sindirme çabasına rağmen sözlerimizi söylemekten geri durmayacağız. Kadın yaşamının fetvalarla biçimlendirilmeye çalışıldığı, taciz, tecavüz, kadın cinayetlerinin dur durak bilmediği, çocuk istismarlarının giderek arttığı ve yasalarca normalleştirilmeye çalışıldığı, esnek ve güvencesiz çalışmanın temel istihdam biçimine dönüştürüldüğü ve en temel haklarımızın dahi kullanılmaz hale getirildiği koşullarda yasakları tanımadığımız bilinmeli.

Biz kadınlar milyonlarız. Üreten mücadele eden, yaşatan, yaşamı var edenleriz.Adil, özgür, eşit, laik,dayanışmacı ve barış içinde yaşayacağımız bir dünyayı yaratmak için kurtuluşumuzun kendi elimizde olduğunu biliyoruz. Bize dayatılan yoksulluğu, şiddeti, ayrımcılığı, gericiliği ve savaşı kabul etmiyoruz.

   Kadın sözcüğünden korkan karanlığa karşı KADINIZ.Yaşamın da mücadelenin de ta kendisiyiz. Yaşamı ve farklılıkları savunuyoruz. Çünkü kadın olduğumuz, farklı olduğumuz, tariflere sığmadığımız için yok sayılanlarız.

Yaşamın her yerindeyiz. Dünyanın ve ülkenin yarısıyız. Kadın erkek eşit değildir diyenlere inat “VARDIK, VARIZ, VAR OLACAĞIZ.”

Eğitim Sen olarak,  onurlu bir gelecek için mücadele ediyoruz. Toplumsal cinsiyet kalıplarına karşı, yaşasın EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK…"

 

 

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
ŞAİR VE YAZARLAR SAFRANBOLU’DA BULUŞTU
ŞAİR VE YAZARLAR SAFRANBOLU’DA BULUŞTU
  2 AY İÇİNDE HİZMETE GİRMESİ PLANLANIYOR
2 AY İÇİNDE HİZMETE GİRMESİ PLANLANIYOR