Advert
Advert
Advert
VARLIK, KEYİFSİZLİK VE ÇARESİZLİK…

VARLIK, KEYİFSİZLİK VE ÇARESİZLİK…

Bu içerik 2041 kez okundu.

Bildiğimiz dünya, düşünülenden hep daha geniştir… Bazen katı bir bilimsel gerçeklik içinde kalır, bazen de kültürel modalar halinde kendine daha geniş bir halka bulan astroloji, totem, sihir ve büyü gibi dile dolaşan, bilinçaltında gezinen eğilimlerle farklı düzeylerde yeniden yorumlanır.

Varlık kavramı felsefe tarihi boyunca en temel sorunlardan birisi olmuştur. İnsan bilincinin bu en temel duyusunun ne’liği hakkında ya da neden kaynaklandığı hakkında pek çok görüş öne sürülmüştür.

Genel yaklaşım varlık kavramının varlığını esas kabul ederek, onu nitelikleri açısından tanımlamak şeklinde cereyan etmiştir. Sözgelimi “varlık bir idedir/tözdür” şeklinde realist bir idealizim biçiminde ya da “varlık maddedir/duyu algısı” şeklinde materyalist  nitelik bakımından tanımlanılmaya çalışılmıştır.

İslam düşünürleri Aristotelesçi çizgide varlığın kategorik ayırımına gitmişlerdir. Buna göre varlık olumsal (mümkün), zorunlu (vacip) ve olanaksız (mümteni) olarak üç temel ayrımda ele alınır.

Burada zorunlu varlık kavramı nedensel ya da zamanda öncelikli anlamında değil de mantıkî olarak kullanılmıştır. Yani zorunlu varlık, mantık işlevselliğinin zorunlu bir sonucu olmak durumundadır. Zira bizim ve dış dünyadaki top yekun varlığın zamanda bir başlangıcı olduğundan varlıkları olumsal olmak durumundadır.

  Hegel felsefesi her şeyden önce bireylerin kendi kendilerine ilişkin olarak özgür bir bilince ulaştıkları bir insanlık tarihi felsefesidir. Ama bilinç kendi başına özgür değildir; bilincin özgürleşmesi 'Tinin fenolojisinde'nde betimlenen karmaşık bir süreçle gerçekleşir.

  Bilinç, dünyanın bilincine vararak, kendi kendisinin bilincine de, 'efendi ile köle arasındaki diyalektik olarak adlandırılan yolla' varacaktır. Gerçekte bu diyalektik, her biri kendisini olduğu gibi tanıtmak isteyen iki bilinç biçimi arasındaki kölelik ve egemenliklerini insanlık içinde -çünkü insanlık hayvanlardan kesinlikle farklı olarak, yaşamı aşma yeteneğine sahiptir- betimler. Her biri bunu bir ölüm kalım savaşı içinde, hem kendisi hem öteki için yapacaktır. Köle kaybedecek, yaşam önünde diz çökecek ve efendi için çalışarak ona hizmet edecektir. Ancak köle (Marx'ta proleter) esaretinden de bu çalışma içinde ve bunun sayesinde kurtulacaktır; çünkü dünyayı dönüştürerek, kendi kendisine bağımsızlığa ulaşmanın somut araçlarını verecektir.

   Bu süreç sonunda, bilinç Akıl'a ulaşır. Dünya ona yabancı olmaktan çıkar; dünyaya ilişkin bilgisi onun gerçek bilgisidir, ve onun gerçek bilgisi de dünyaya ilişkin bilgisidir. Ama bilinç artık sadece bireyin bilinci değildir; bilinç, içinde 'ben'in biz olduğu, biz'in ben olduğu' tinsel bir topluluğun bilincidir. ve bu da Tin'den başka bir şey değildir. Tin, tarihsel gelişim kilit anları olan belli sayıda 'figures' aracılığıyla tarih boyunca kendini ortaya koymuştur. Bu kilit anlar yunan etiğinden, Hegel'in dönemindeki çağdaş Prusya'ya kadar uzanır. Bu süreç sonunda ancak bilinç, Tinin kendi bilinci haline gelerek mutlak bilgiye ulaşır; filozof da böyle bir bilginin yorumcusu olur.

   Sonsuz bir kötülük sürecinden geçilerek bu küresel cehenneme inildi. Gerçekle tüm bağlar koptu ve eski büyük düşlerin yerini şok dalgaları kapladı. Dünyanın her köşesinde patlak veren felaketler sanki birbirleriyle bağlantılıymışçasına üzerimize geliyor. Her yeri sarıp sarmalayan terör, herhangi bir uç/karşıt saldırı değil, tam da küresel gücün ürettiği hegemonyanın kendisidir.

  İktidarlar kendi güçlerini temsil etmekten başka hiçbir temsil gücüne sahip değiller artık, yalnızca göstergelerle oynayarak güdümlenmeye hazır kalabalıkları yönetiyorlar. İyilik ve ahlâk adına işlenmektedir her cinayet…

   “Eskiden İyilikten başka bir İyiliğe geçebilmenin yolu Kötülüğe uğramaktan geçiyordu. Bugünse Kötülükten başka bir Kötülüğe geçebilmenin yolu İyiliğe uğramaktan geçiyor.” Ne kadar çok harcarsanız o kadar az harcamış olursunuz farkını yaratmak için kapitalizmin mutluluk yanılsamasına ihtiyacı var. Çürümüş bir seçkinlik için entelijansiyanın evrensellik masalına ihtiyacı var. Kibrin ve kötülüğün devamı için üçüncü sınıf demokrasiye ve inanç taklidine ihtiyaç var. 
Ve daha fazla iyiliğe gereksinimi olmayan bir dünyanın karşılaştığı topyekûn çaresizlik: 
“Her şeye sahip olmanın yol açtığı çaresizlik
Hiçbir şeye sahip olmamanın yol açtığı çaresizlik 
Hiçbir şey olamamanın yol açtığı çaresizlik 
Herkese benzemenin yol açtığı çaresizlik 
Hiç kimse olamamanın yol açtığı çaresizlik.”

**

Öneri: Can Çeki̇şen Küresel Güç, Jean Baudrillard, Doğu Batı Yayınları

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
ŞAİR VE YAZARLAR SAFRANBOLU’DA BULUŞTU
ŞAİR VE YAZARLAR SAFRANBOLU’DA BULUŞTU
  2 AY İÇİNDE HİZMETE GİRMESİ PLANLANIYOR
2 AY İÇİNDE HİZMETE GİRMESİ PLANLANIYOR