Bu nasıl bir derttir dermanı yoktur
Bedenimde değil ruhumda sızı
Görünmez bir yara acısı çoktur
Bedenimde değil ruhumda sızı
Oy oy ruhumda sızı
Kurşunsuz, hançersiz kansız bir yara
Hiçbir tabip buna bulamaz çara
Keşke Mansur gibi çekseler dara
Bedenimde değil ruhumda sızı
Oy oy ruhumda sızı
Doktoru lokmanı yok, ilacı yok
Görünmez göz ile hiçbir izi yok
Saplandı sineme görünmez bir ok
Bedenimde değil ruhumda sızı
Oy oy ruhumda sızı
İdelerim nemli kan ağlar gözüm
Ruhum yara aldı sızlıyor özüm
Bu halimden vakıf tek cura sazım
Bedenimde değil ruhumda sızı
Oy oy ruhumda sızı
Yeter Nesimi bu feryadım yeter
Biliyom, yanıyom
Kerem’den beter
Her ah eyledikçe dumanım tüter
Bedenimde değil ruhumda sızı
Oy oy ruhumda sızı
NESİMİ
Sözleriyle, ezgisiyle Anadolu insanının garipliğini, mahzunluğunu yansıtan halk türkülerimiz, doğrudan söyleyemediğimiz duygularımızı anlamlandırmada bulunmaz bir kaynaktır yazılarımıza. Benim düşüncelerime, duygularıma ortak olan ozanlarımızdan biri de Nesimi…
Yakın tarihimizin usta ozanlarından Nesimi, tıpkı yüzyıllar öncesinin halk ozanları gibi gerçekleri yıllar öncesinden görüp geleceğe ışık tutan sanatçılarımızdan sadece biriydi Dizeleri dikkatlice okunduğunda aslında kitaplar dolusu dillendirilebilecek sorunları sözcüklere derin anlamlar sığdırıp şiirine yansıtabilmiştir.
O ve onun gibi olan toplumcu şairlerden, yazarlardan, aydınlardan korkan karanlık güçler çareyi bir şekilde onları katletmekte bulmuşlardır. Kısmen de başarılı olmuşlardır o karanlık zihniyetlerini uygulamada.
Abdi İpekçi’yi, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Uğur Mum-cu’yu, Bedrettin Cömert’i, Sabahattin Ali’yi, Bahriye Üçok’u katledenler, bugünlerde daha başka çareler buldular kendilerine. “Dokunma yanarsın” diyen Ahmet Şık örneğindeki gibi daha eseri piyasaya sunulmadan tıkarsın adamı içeri, derdini anlatıncaya kadar akla karayı seçer. Günümüzde onun gibi içerde olan yüzlerce düşünce insanımız var.
Ne çabuk unuttuk, “Hayır” demenin yasak olduğunu!
Ne çabuk unuttuk Her Şey Çok Güzel Olacak demenin yasak olduğunu!
Kişisel çıkarlarına ters gelen her tür düşünceyi dillendirmeyi yasak eden iktidar, zorda kalınca yüz seksen derece ters dönmeyi bir alışkanlık haline getirdi. Aslında kendileri de biliyor bizim ulusumuza yaraşan düzenin demokrasi olduğunu. Parlamenter sistem olduğunu. Ama işlerine gelmiyor sanırım. Şimdilerde açıkça dillendirmeye başladılar Cumhurbaşkanının tarafsız olmasını. Yeniden parlamenter sisteme dönme gerekliliğini. En azından meclisin güçlendirilmesini seslendiriyorlar.
Gelecek çok konuda ülke insanlarını şaşırtacak çarelere gebe. Eğer bu bunalımlardan çıkılmak isteniyorsa, ulusun birlik ve beraberliğine en önce yer verme gerekliliği bir kez daha çıktı ortaya…