Advert
Advert
Advert
KAZ DAĞLARI’NIN BİR GARİP ÖYKÜSÜ…

KAZ DAĞLARI’NIN BİR GARİP ÖYKÜSÜ…

Bu içerik 3541 kez okundu.

   Kaz dağlarına yolunuz düşüp hiç gittiniz mi bilmem. Eğer gitmediyseniz, gidip gezmenizi isterim. Hele o buz gibi akarsularını, çağlayanlarını, göletlerini görmenizi öneririm elbette…

   Edremit Körfezi’nin Ege Denizi’ne bakan, bin beş yüz metre yüksekliğine tırmanıyorsunuz. Bir aracın geçmesine izin veren daracık kıvrımlı yol kenarlarında el emeği, göz nuru ürünlerini satan köylülerle karşılaşıyorsunuz sürekli. Büyüklü – küçüklü şişelerde zeytinyağları, kavanozlarda yeşil zeytinler, sele zeytinleri; balın bin bir çeşidi. Keçi peynirleri… Kekikten ıhlamura yüzlerce şifalı bitki… Hele de Karadut suyu, şerbeti, pekmezi...

   Koca koca kayalar arasından çağlayarak akan kaynak suları… Buz gibi suların temmuz sıcaklarına inat serinliği… Çağlayan diplerinde göletlere girenler, avuç avuç içiyorlar suyunu. Oysa içme suyudur, girilmez tabelaları asılı göletlerde. Kimin umurunda!

    Zeytinli Köyünden yukarılara, dağa tırmanıyoruz. Bazen yukarıdan gelen araçlarla karşılaştığımızda birbirimize yol vermek için zorlanıyoruz. Abartısız binlerce araç dağa tırmanan yolda ilerliyor. Ve araçların içinde en az üç kat binlerce kişi…

    Büyükçe bir göletin yanında park ediyoruz aracımızı. Çağlayanın sesi, çok eskilerden bir senfoni müziği gibi sanki… Hiç rahatsızlık vermiyor çevreye. Hemen göletin yanına bir levha asmışlar. Hasan Boğuldu yazıyor levhada. Levhanın yanında da Hasan ile Emine’nin hazin hikayesi, Sabahattin Ali derlemesi, Hasan’a ağıt…

    Hasan, bostanında yetiştirdiği kavunları satar pazarda. Emine de Zeytinlerini, zeytinyağlarını… Sevdalanırlar birbirlerine. Emine’nin yaşadığı köyde öyle kolay kolay kız vermezler. Şart koşarlar Hasan’a. Sırtına bir çuval tuz yüklenecektir Hasan. Dağın doruğuna hiç durmadan taşıyacaktır sırtındaki tuz çuvalını. Dağa tırmandıkça terler Hasan. Terledikçe de çuvaldaki tuz erir, sırtını yakıp kavurur. Yalvarır Emine’ye böyle zorlu bir sınavdan geçirme diye. Ama aile kararıdır, karşı duramaz Emine. Başka çaren yok der Hasan’a: Ya çuvalı dağın doruğuna taşıyacaksın ya da vazgeçeceksin benden…

    Daha fazla dayanamaz Hasan, yorgunluktan yığılıverir olduğu yere. Emine, çuvalı sırtlandığı gibi çekip gider köyüne…

    Hasan, gururuna yediremez, yitip gider köyünden yurdundan. Tüm aramalara rağmen bulamazlar onu bir daha. Emine de Hasan’ın yokluğuna dayanamaz. Göletin kenarında bir ağaca asar kendini. İşte bu yüzdendir göletin adının Hasan Boğuldu göleti olmasının nedeni.

Emine’nin Hasan için yaktığı ağıta gelince. O ağıt Kaz Dağlarındayankılanır durur hep:

Uzaklardan sesin aldım;

  Çevreni derede buldum;

  Nereye gittiğin bildim,

  Hasanım arkandan geldim.

  ...

  Sarı kahküllü, dal boylum;

  Saz benizli, ayva tüylüm;

  Tatlı sözlü, melek huylum,

  Hasanım ardından geldim.

  ...

  Köyden, obadan koğulan,

  Duru sularda boğulan,

  Toz köpük olup dağılan

  Hasanım ardından geldim.

  ...

  Sarp dağlara getirdiğim,

  Kavuşmadan yitirdiğim,

  Ak kefensiz yatırdığım

  Hasanım ardından geldim.

  ...

  Emine'yi yaslı eden,

  Kerem olup Aslı eden,

  Dağı taşı sesli eden

  Hasanım ardından geldim.

            

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
ŞAİR VE YAZARLAR SAFRANBOLU’DA BULUŞTU
ŞAİR VE YAZARLAR SAFRANBOLU’DA BULUŞTU
  2 AY İÇİNDE HİZMETE GİRMESİ PLANLANIYOR
2 AY İÇİNDE HİZMETE GİRMESİ PLANLANIYOR