Ah ne olur bizim köyde
Herkesi okur göreydim
Altmışı bulmuş babam da
Bir günlük fikir göreydim
Göreyidim ben öleydim
Ben ona kurban olaydım
Dindiren yok mu acımı
Süren yok mu ilacımı
Köyde ki yaşlı bacımı
Kilimler dokur göreydim
Göreyidim ben öleydim
Ben ona kurban olaydım
Demeyin ki ne var bunda
Kanlı kılıç durmaz kında
Elbistan’ın ovasında
Gümüşle bakır göreydik
Göreyidim ben öleydim
Ben ona kurban olaydım
Bitmez kader inandık
İnandık inandık yandık
Hep şükürü biz öğrendik
Bir beyde şükür göreydim
Göreyidim ben öleydim
Ben ona kurban olaydım
Sanmayın Mahsuni candı
Ne usandı ne de caydı
Bütün fakirler doyaydı
Kendimi fakir göreydim.
Göreyidim ben öleydim
Ben ona kurban olaydım.
Sanatçı toplumun bir adım önde gideni olmuştur tarih boyu. Bu yüzden de kimi zaman horlanmış, işkence görmüş; kimi zaman da ya asılmış, ya derisi yüzülmüş, ya da faili meçhul bir cinayetin kurbanı olmuştur. Pir Sultanlar, Nesimiler, Akarsular ve niceleri… Nef’i de var elbette…
Neden sanatçıdan korkulur?
Dedim ya sanatçı toplumun bir adım önünde gider hep. Duygularıyla, düşünceleriyle ışık olur toplumuna ve tüm insanlığa. Bu yüzden de evrenseldir sanatçı. Tüm dünya insanının ortak değeridir.
Sanatçı, gördüğü aksaklıkları hiç çekinmeden, korkmadan dosdoğru anlatır eseriyle. Hal böyle olunca da kimilerine sivri dilli gelir. Oysa sanatçı dili en güzel kullanandır. En içten kullanandır. Duyan dinleyen iyi anlasın diye en saf, en arı kullanandır dilimizi…
Sanatçısından yoksun bir milletin ilerleme yolunda bir adım dahi atamayacağını gören Atatürk, verdiği bir davette. Milletvekillerine: “Beyler, hepiniz mebus olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, başbakan olabilirsiniz hatta reisi cumhur bile olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız.” diyerek sanatçıya verdiği değeri ortaya koymuştur. Ya sonra?