Advert
Advert
Advert
SİYASET VE KADIN

SİYASET VE KADIN

Bu içerik 2006 kez okundu.

    8 Ekim 1934'de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren son yasayla da kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. Teşkilat-ı Esasiye Kanununun 10 ve 11. maddeleri değiştirilerek kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
    İsmet İnönü ve arkadaşları tarafından verilen ve seçim kanununda değişiklik yaparak, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan önerge TBMM'de kabul edildi.
    Atatürk, Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınması üzerine:

    "...Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasî hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lâzım gelecektir. Türk kadını evdeki uygar yerini yetkiyle almış, iş hayatının her safhasında başarılar göstermiştir. Siyasî hayatta, Belediye seçimlerinde tecrübesini yapan Türk kadını, bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Uygar memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu yetki ve liyakatle kullanacaktır…”

    Düşünün bir hele! Fransa, İtalya 1946’da, İsviçre ise 1971’de kadınlara seçme ve seçilme hakkını vermiş. Bu açıdan bakılırsa da Atatürk’ün ve onun devrim arkadaşlarının ne kadar ileri görüşlü oldukları bir kez daha ortaya çıkmamış mı?

    Gelinen aşamada kadınlarımız daha 1934’de kendilerine tanınan seçme ve seçilme hakkından yeterince yararlanamamış. Çünkü toplumumuzda kadınımızın yeri neredeyse ahırda öküzümüzden sonra gelmekte... Üçüncü sınıf bir vatandaş gibi görülmekte… İşi sadece doğurmak, çocuk büyütmek, erkeğine el etek durmak, çamaşır, bulaşık yıkamakla sınırlandırılmış. Sosyal yaşam içinde hak ettiği yeri bir türlü bulamamış. Hala dört kadınla evliliği tartışan bir zihniyet içinde kendisini oldukça huzursuz hissetmiş… Giyimine karışılmış, her tür çağdaş yaşam nimetlerinden yararlanmasının önüne engeller konmuş… Kısacası Seçme seçilme hakkını Avrupa’nın birçok memleketinden önce tanıdığımız kadınlarımızı bir türlü siyasi arenaya hak ettiğince taşıyamadık.

 

KADINLARIMIZ

Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlikşaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.

 

NAZIM HİKMET

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
BAŞKAN BOZKURT: TABURUN GİTMESİNE ULUPINAR KAYITSIZ KALDI
BAŞKAN BOZKURT: TABURUN GİTMESİNE ULUPINAR KAYITSIZ KALDI
BAŞKAN BOZKURT: VATANDAŞIN DERDİ GEÇİM
BAŞKAN BOZKURT: VATANDAŞIN DERDİ GEÇİM