24 Haziran geride kaldı artık. Cumhurbaşkanlığı sistemi çerçevesinde milletvekili seçimleri de yapıldı. Kazanan o milyonların ürettiği dip dalga değil, on altı yıldır bu memleketi yönetenler oldu. Hem de kendi tsunamilerini yaratarak...
AKP ve onun liderine bu millet bir beş yıl daha bu memleketi yönet dediler. Fakat biraz da temkinli davranarak, o anayasayı istedikleri gibi değiştirebilecekleri çoğunluğu vermeyerek elbette. “Ülkeyi yönetin ama on altı yıldan bu yana neredeyse her yönden çökme aşamasına getirdiğiniz bu memleketi yeniden huzur ve refaha kavuşturun!” dedi aslında. Baksanıza aşık Mahzuni’nin dizelerindeki hallere düştük neredeyse…
“Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?”
Dövizin hızla yükselişi, ekonomimizin akıl almaz derecede çöküşü, artan terör olayları, ağlayan ana – babalar. Yaşam koşullarının zorluğu… Eğitimde, sağlıkta içinde bulunduğumuz haller… Emeklinin, esnafın, pazarcının, üreticinin, tüketicinin dramı…
Şimdi bu millet, bizi bu hallere düşürenlere yeniden görev vererek aslında onları bir tür cezalandırma yolunu seçti. İşte önlerinde fırsat… Baskın bir seçimle işbaşına gelmeyi başaran bu iktidar, verdiği sözleri tutmasın da görüverelim bakalım…
Emekliyi, çalışanı, enflasyona ezdirmeyeceğiz dediler.
Köprüler yaptılar gelip geçmeye.
Hava limanları yaptılar, kuşlar gibi uçmaya.
Devlete ait gelir getiren ne varsa, sattılar birilerine,
Devlet taşınmazlarını da sattılar göz göre göre.
Dünyada hızla yok edilen nükleer santraller, ülkemizin en müstesna köşelerine yapılacak.
Ormanlarımız, yok ediliyor, yakarak, yıkarak, satarak…
Fiyatlar can yakıyor.
Atama bekleyen onlarca öğretmen ve fakülte mezunlarına, gidin size Kılıçdaroğlu kadro versin deniyor.
Bu arada da kendinden olanlara göz açıp kapayana kadrolar açılıp veriliyor.
Seçersen ihya ederim, seçmezsen süründürürüm misali oldu ortam.
Seçilenler, kaybedenlere hor bakmaya başladılar.
Olağanüstü koşullarda yapılan seçimle iş başına gelenler, umarız kısa zamanda bizi bu hallerden kurtarırlar.
Demem o ki, dip dalga yalanmış meğer. Alanları hınca hınç dolduran milyonlar, meğer…
Söylemeye dilim varmıyor gerisini…
Neylerse Mevla, güzel eyler demiş erenler.
Görelim bakalım…
