Cumhurbaşkanı İstanbul turu atıyor makam arabasıyla. Onu izleyenlerden biri “Her şey çok güzel olacak!” diyor. O, gülümseyerek “Daha güzel olacak!” diyor. Buraya kadar her şey gerçekten de çok güzel. Ama iş seçim propagandası için konuşmaya gelince…
“Tutturdular bir ‘Her şey çok güzel olacak!” diye. Ama o slogan, terör odaklarının sloganı. Demek ki bunlar terör odaklarıyla işbirliği yapıyor!”
Ne alaka?
Funda Arar, “Her şey güzel olacak” derken şarkısında, birçok sanatçı, yazar, köşe yazarı, bilim insanı, aydın… “Her şey güzel olacak!” derken terör odaklarının maşası mı oluyor yani? Kargalar kahkaha ile gülmez mi buna…
Referandum sırasında “Hayır!” sözcüğünü yasaklayan bir zihniyetten söz ediyoruz. Neden korkarlar sözcüklerden?
Neden rahatsız olurlar muhalefetin propaganda sırasında kullandığı sloganlardan?
Gayet kolay değil mi?
Çünkü o sloganı üreten parti değil, milletin ta kendisi. Bir çocuk, Ekrem İmamoğlu’na, “Abi herşey çok güzel olacak!” dedi. Bu söz birdenbire sosyal medyada çığ gibi yayılıp sloganlaştı. Terörle ne alakası var?
Çaresiz insanlara her konuşmasında “çare Sizsiniz” diyor CHP. Gerçekten de çare milletin sandıkta vereceği oylarla şekillenecek. Adım kadar eminim ki bu kez, CHP, İstanbul’u fethedecek Atatürk’ün bir güneş gibi parladığı yüz yıl öncesindeki gibi…
Yüz yıl önce, bir on altı Mayıs sabahı, Bandırma vapuru ile Samsun’a hareket eder Gazi Mustafa Kemal. 19 Mayıs 1919’da da Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin ilk tohumlarını atar. Havza’da, Amasya’da, Erzurum’da ve Sivas’ta. Sonra da TBMM’yi açarak, yetkiyi millete teslim eder.
Yüz yıl sonra.
İçinde bulunduğumuz noktada yetki TBMM’den alınır. Sadece Yasama yetkisi bırakılır elinde. Yürütme ve yargı ayağı ortadan kaldırılmıştır. Hükümet bile milletvekili olmayanlardan seçilir hale geldi ne yazık ki! Adına Demokrasi denen, temeli millet egemenliğine dayalı parlamenter sistem tarih olmuştur artık. Ve ne yazık ki bu kararı da yine milletin yüzde elliden bir fazlası vermiştir. Yani demokrasi adına demokrasinin katledildiği bir referandum yaşadık. Peki bu devran böyle gider mi?
Bu devran böyle gitmez elbet.
Gün gelir hesap döner. Bu millet, o bin bir güçlükle kurduğu cumhuriyete ve değerlerine yeniden sahip çıkar. Çıkar elbet. Çıkar ki,
“Gam, keder bırakılır. O korkunç kör dumanlar çekilir üstümüzden ve ille de kutsallaştırılmaya çalışılan İmparatorluk özlemi fiske vuruşuyla yok olup gider…
Sisli, puslu bir Salı sabahında Sinop’tan merhaba herkese…
