Advert
Advert
Advert
BİZ BİLİRİZ BİZİM İŞLERİMİZİ

BİZ BİLİRİZ BİZİM İŞLERİMİZİ

Bu içerik 1562 kez okundu.

    

     Söylemeye ne hacet!

     Seçmenleri havada uçan vaatlerle kandırıp oy devşirenlerin cirit attığı bir memlekette yaşıyoruz. Ki o seçmen, ülkenin beş yıllık kaderine damga vuruyor. Dahası bir daha bir daha derken vurduğu damgaların da sayısı artıyor…

     2000’li yılların başından beri aynı senaryo ile yönetili-yoruz. Bir geldiler, gitmek nedir bilmiyorlar maşallah!

     Dinle, imanla, inançla, yoksulluk edebiyatıyla, her tür oy çalma yöntemini kullanarak kısacası bu günlere gelmeyi başardılar. Bundan sonrası mı?

     Uyuyan dev kış uykusundan uyanmaya başladı yerel seçimler itibarıyla. Başta üç büyük ili kaybetti iktidar. Hele onun lideri, İstanbul elden giderse tüm memlekette seçimi yitirmiş sayılırız gibisinden sözler bile etti. İlk seçimde 14 bin oy Farkıyla kaybederken yenilenen seçimde kayıpları sekiz yüz binden fazla oldu. Bir kez daha yinelenseydi eğer bu kez sanırım İstanbullu seçmenin tümünü kaybedecekti iktidar. Bunu da göze alamadılar. Basın karşısına çıkıp, belediye meclislerinde çoğunluk biz-de, rahat ettirmeyiz gibilerden laflar söylemeye bile kalkıştılar.

    Şimdi önümüzde Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri var. Böyle giderse artık iktidar tek başına bir saltanatı zor görür. Çünkü önce de dedim ya uykudan uyandı seçmen. Artık öyle kolay kolay pabuç bırakmaz boş vaatlere…

    Önceki seçimlerdeki vaatlere bakalım biraz isterseniz:

    Hani boğazın yanına bir de kanal yapılacaktı? Sahi ne oldu o kanalın akıbeti?

    Milletin elindeki arsaları yok fiyatına aldı iktidar muktedirleri. Belli ki işin içinde başka hesaplar vardı. Çünkü bilim insanları Kanal projesinin İstanbul için bir felaket olabileceğini söylediler hep bir ağızdan. Karadeniz ile Marmara arasındaki coğrafi konumun kanal yapılmasına izin vermeyeceği konusunda birleştiler. Maksadın kanal olmadığı, ucuza alınan arsalara yeni imar hakları verilerek   İstanbul’un betonlaşmasına daha bir ivme kazandırılacağı belli oluverdi. Böyle giderse de İstanbul’da nefes almak bile mesele olacak…

    Bir de şu nükleer santral aymazlığı var ya! İşte onlardan biri Sinop’ta yapılacaktı. Ama yıllarca direnen Sinoplular, santralin yapılmasına şimdilik izin vermediler. İktidar lideri, Uzakdoğu gezisinde açıkladı santralin yapımının durdurulduğunu…

    Demek ki zafer direnen halkın olurmuş! Bu sözü yıllar öncesinden çok tutmuştum. Çünkü biz, “Direne direne kazanacağız” diyerek geldik bu günlere. Bundan sonra da direneceğiz elbette.   Toplumsal yanlışlıklar nerede varsa, onun karşısında olacağız tek yürek…

    Bu millet, denemeden, yaşamadan doğruya geçit vermiyor nedense. İlla ki önce çekecek, sürünecek deyim yerindeyse sonra o çektirenlerden hesap soracak sorabilirse elbet…

    Memuru, emekliyi, çalışan herkesi perişan eden bir iktidar var karşımızda. Sanki sadaka dağıtıyor mübarek. Ona bir iki Sendika konfederasyonunu da yanına alıverince istediği gibi at koşturuyor. Şimdi sıra meydanlarda artık. Bakalım o iktidarın isteklerini geri çeviren sendikalar alanlarda seslerini duyurabilecekler mi?

    Zamanında meydan nedir bilmeyenlerin şimdi pek de alanlarda boy göstereceğine inanmıyorum ya…

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
BAŞKAN BOZKURT: VATANDAŞIN DERDİ GEÇİM
BAŞKAN BOZKURT: VATANDAŞIN DERDİ GEÇİM
CHP İLÇE BAŞKANI DİKENLİ: ULUPINAR ARTIK KENDİNE GEL
CHP İLÇE BAŞKANI DİKENLİ: ULUPINAR ARTIK KENDİNE GEL