Şu mübarek ramazan ayında, İslam ülkelerinin haberlerine bakıyoruz… İçimiz acıyor. İslam dininde haram olarak öğretilen “İsraf” almış başını gidiyor.
İslam büyükleri her zaman “Bir lokma, bir hırka” diyerek israf ve gösterişi her zaman dışlamışlardır.
Günümüzde ise; Afrika’da milyonlarca çocuk açlıktan, hastalıktan kıvranıp ölürken, Ortadoğu bataklık olup kaynarken, ne yazık ki İslam ülkeleri hala aymazlık içinde türlü bahanelerle birbirini boğazlayıp duruyor.
Geri kalmışlık had safhada.
Görgüsüzlük, şımarıklık, israfta cabası.
Basının yazdığına göre; bir süre önce Endonezya’ya gide Suudi Arabistan Kralı Faysal’ın 450 ton ağırlığındaki bagajını tam 27 uçak taşımış.
Zira bagajda Limuzin arabalar, elektrikli asansörler bile varmış. Birkaç günlük ziyaret için bunlar “desinler” demek değil midir?
Suudi Kralın Endonezya’da kortejinin geçeceği güzergah üzerinde bulunan çıplak heykellerin üzeri örtülmüş, hazret için İstiklal Camisi’ne birde özel tuvalet dahi inşa edilmiş.!
***
Bunca şatafat, gösteriş ve görgüsüzlük gezisi karşısında Endonezya’ya ne gibi dayanışmada bulunmuş acaba Kral Faysal hazretleri.
Basının haberlerine göre; Suudi Arabistan ekonomik yatırımların yanı sıra Endonezya’nın üç büyük kentinde Arapça eğitim veren enstitülerde açacakmış.
Ne güzel bir taşla iki kuş, dinsel bağları da güçlendirecek.
Ortadoğu ve Afrika’da İslam ülkeleri, en az yirmi yıldır, terör, yoksulluk, açlık, hastalıklarla uğraşırken… Görgüsüz Suudi Kralı gittiği ülkede özel tuvalet bile yaptırabiliyorsa, yazıktır demekten başka ne yapabiliriz.
***
Benzer örnekler ne yazık ki ülkemizde de yaşanıyor, herkes görüyor, biliyor ama ne çare?
Sadece bin küsur odalı saray bile israf örneğine yeterde artar bile, oysa o saray Başbakanlık konutu olarak inşa edilmekteydi.
Tüm Bakanlıklar, Genel Müdürlükler o sarayda toplanacaktı, bu sayede Devlet milyonlarca lira kira tasarrufu yapacaktı.
Neye niyet, neye kısmet demişler.!
TALİHSİZ MARANGOZ
Kadın, evinin yanından geçen tren yolundan ve ne zaman bir tren geçse sallanan yatak odası dolabından şikayetçiydi.
Kadının kocası, dolapla ilgilenmeyip bir marangoz çağırmayınca, kadın kocası evde yokken dolap için bir marangoz çağırır.
Marangoz dolabın tüm vidalarını kontrol ettikten sonra ev sahibi kadına; “Birde dolabın içindeki vidaları kontrol edeyim, hem trenin geçmesine üç-dört dakika var, tren geçerken problemin ne olduğunu daha iyi çözerim.” Der.
Dedikten sonrada dolabın içine girer.
Tam bu sırada eve erken geleceği tutan kıskanç koca hışımla içeri girer.
“Kapıdaki erkek ayakkabıları da kimin? Ben yokken eve erkek mi aldın” diye bağırarak evin içinde dönmeye başlar.
O oda, bu oda derken, yatak odasına girer ve dolabı açmasıyla marangozu karşısında bulur.
Kıskanç koca sinirden gözleri yuvasından fırlamış, ağzından köpükler saçarak marangoza bağırır… “Sen ne arıyorsun burada?”
Talihsiz marangoz, kısık ve ince bir sesle cevap verir;
“Şimdi size tren bekliyorum desem, hayatta inanmazsınız.”
GÜNÜN SÖZÜ: “Cebinde akrep taşıyanlar… Sonuçlarına katlanır.”