2002’de iktidara gelen AKP, iktidarını büyük ölçüde işçi, emekci, emekli kesimine borçludur. Bu durum çeşitli anketlerle tespit edilmiştir.
Ne yazık ki, anılan kitleler iktidar tarafından yıllardır kandırılmış, ötelenmiş, sorunları göz ardı edilmiştir. Hatta korkutulup, sindirilmiştir.
Makarnaya, kömüre, sadakaya muhtaç edilmiştir.
Sendikalar etkisizleştirilip, Sarı Sendika haline sokularak hükümetin emrine girmiştir. Emekcilerin kendilerini savunacak limanlar hükümet tarafından yerle bir edilmiştir.
***
Aslında; Sermaye karşısında zayıf konumda olan işçi sınıfı toplumsal barış adına korunmak zorundadır.
İş yasaları, iş mahkemeleri bunun için vardır.
İşçi, emekci emeğe değer veren bir iktidar tarafından yönetiliyorsa mesele yoktur.
Aksi halde; iktidar sermayenin yanındaysa, sermaye iktidar havuzlarına sürekli katkı koyuyorsa, iktidarla iş yapan havuzcu müteahhit milletin A’sına koyuyorsa… Sıkıntı çok büyüktür.
Bunlar yok farz edilemez.
İşçi, emekci kesimi her ülkede çok büyük toplumsal kesimi oluşturur. Siyasi ortamın önemli aktörüdür.
Hal böyle iken; iktidar sermaye ile sarmaş, dolaş’sa… Emekçilerin sermaye ve iktidara sırt çevirmesi gerekmez mi?
Hiçbir şey yapamazlarsa , “Muktedirlere”, “Siz yanlış yapıyorsunuz” diyerek, “Buğz” edemezler mi?
Buğz: “Güçlüye gücünüz yetmiyorsa, Buğz edin yani çatın kaşlarınızı” demektir.
İşçi, emekci, emekli Buğz’de edemiyorsa, Vay halimize…
BAKIŞ AÇISI
Dr. Ruskin, Amerikan Tıp Birliği dergisinde yayımlanan aşağıdaki yazısında, gülünç bir yanlış anlamanın kişide nasıl farklı bir yaklaşım duygusu, oluşturabileceğini anlatmaktadır.
Dr. Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okudu;
“Hasta ne konuşuyor, nede söyleyenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Sadece kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görüşü için çaba harcıyor, nede bakım yapılırken yardımcı oluyor, onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından leke içinde. Yürüyemiyor, uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen.
Fakat bazen hiç neden yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar feryad, figan ağlıyor.”
Bu olayı okuduktan sonra… Dr. Ruskin; öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sordu.
Öğrencilerin çoğu bunu yapamayacaklarını söylediler.
Ruskin, kendisinin bunu zevkle yaptığını ve onlarında yapabileceklerini söyleyince öğrenciler şaşırdılar.
Daha sonra Ruskin, hastanın fotoğrafını sırlar arasında dolaştırmaya başladı.
Fotoğraftaki doktorun altı aylık kızıydı.
GÜNÜN SÖZÜ: “Balık ölmeye yakın, çok sıçrar…”