İnsanın sevdiğinin peşinden yazı yazması zordur derlerdi, tahmin ederdim, ama başa gelmeyince bu kadar zor olduğunu bilemezdim.
20 gündür uğraşıyorum, kalem ilerlemiyor, kendimi zorluyorum gene olmuyor, kalem yazamıyor.
Başka bir şeyler yazmakta içimden gelmiyor.
Fakat, ne olursa osun hayat devam ediyor.
Şimdilik en azından küçük bir anımızı sizlerle paylaşmak ve Hüsnü abimizi anmak istedim.
Hoşgörün
***
Bir Cuma günü öğleden sonra, Hüsnü abi yanına sucu Hüseyin Derin’i almış, dükkanımın önünde durdu ve bana seslendi;
- Gel şöyle bir dolaşalım…
Bende herhalde Dorukhan tüneline İsmet’in oraya rakı içmeye gideceğiz diyerek dükkanı beklemeye kardeşimi çağırdım ve beraber yola çıktık.
Tüneli geçtik durmadı, herhalde Mengen’e gidiyoruz diye içimden geçirdim… Mengen’i de durmadan geçtik… Bu seferde Kızılcahamam’a gidiyoruz diye düşündüm.
O da ne, Kızılcahamam’ı da geçip gitti.
O zaman dayanamayıp sordum;
- Yahu Hüsnü abi nereye gidiyoruz?
Hüsnü abi gayet sakin “bizde bilmiyoruz” demez mi.!
O gece Ankara’da onun evinde kaldık, sabah kahvaltıda nereye gidelim diye düşünürken, Tokat’a Tokat Kebabı yemeğe gitmeye karar verdik.
Devrek’te görev yapan komşumuz Zile’li İbrahim beyi aradık, geleceğimizi söyleyip yola çıktık, öğleden sonra Zile’deydik.
Tokat’a gidip, gezdik, Tokat Kebabı’nı da yerinde yedik.
O gece Zile’de İbrahim beye misafir olduk.
Öbür gün Amasya üzerinden geze dolaşa Devrek’e döndük.
Ben dükkandan tünele gidiyoruz diye çıktım, gözümüzü nerelerde açtık.
Bu ve buna benzer yüzlerce hatırayı bırakıp gitti Hüsnü abimiz.
Müthiş renkli ve Devrek sevdalısıydı.
Ne diyelim bir yıldız kaydı.