Onbeş yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP hükümetlerinin başarılı yöntemlerini görüyoruz.
“Yapılanları yok saymada”, “Makas değiştirmede”, “Sağıra yatmada”, “Mağduriyet edebiyatında” inanın rakipsizdirler.
Algı yönetiminde ise kimse ellerine su dökemez.
Ayrıca AKP hükümetinin sihirli sözcükleri de vardır; “Alt yapı yatırımları, Yatırım ihtiyacı, Kamu yararı, Acele kamulaştırma, Kentsel dönüşüm… derken birde bakmışsın gelsin havuzcu yandaş sermaye, tabii başta milletin a’sına koyan işadamı Mehmet Cengiz ve diğerleri.
Tügrev’e bağışlardan sonra, Gelsin greyderler, kesilsin ağaçlar, zeytinlikler, talan edilsin ormanlar, akarsular, yaban hayatı.
Acımasızca bu katliamlar yapılırken; “Batı bizi kıskanıyor”, “Hızla gelişiyoruz” diyerek, milletin aklıyla alay etmeyi de ihmal etmezler.
Özelleştirmeler, HES’ler, AVM’ler nelerde neler yapılırken, zayii olan ise; Doğal varlıklar, sağlığımız ve direnme gücümüzdür.
***
Suriyeli sığınmacılara gelince; Suudi Arabistan bir tane bile sığınmacı kabul etmezken; Hükümetimiz, “Mülteciler baş tacımızdır, onları ensar anlayışıyla misafir ediyoruz, onlara karşı İslami, vicdani, insani görevlerimiz var” diyerek kapıları açtı. Hırlı, hırsız, terörist ne olduğuna bakılmaksızın akın, akın, dalga, dalga gelip ülkemizin her yanına dağıldılar.
Sonrada gelsin, hırsızlıklar, cinayetler, geçimsizlikler, karmaşa ve huzursuzluk ve dev gibi kabaran faturalar.
Giden ise; Huzur, dostluk, vefa ve komşuluk ilişkilerimiz.
21 milyon vatandaşımızın yardımlarla yaşadığı açıklanan ülkemizde ekonomik açıdan darboğazda.
Bir zamanlar dünyanın en büyük 17. Ekonomisine sahip olan Türkiye bugün, kişi başına düşen milli gelirle 66.cı sırayı almıştır, özgürlük ve demokrasi standartında 120.sırada bulunduğunu yetkili kurumlar açıklıyor.
Tarımda kendi kendine yeten ülkelerden biriyken, “Saman” ithal eden hale geldiysek, varın gerisini siz söyleyin.
***
Yetkili Bakanın; ülkemizde sanayi tesisi kurabilecek dünyanın boş arazileri varken, “Zeytin mi önemli, Sanayi mi?” demesi düşündürücü ve üzücüdür.
Bu adamaları kim vekil yaptı?
Ahmet Davutoğlu’nun; “Komşularla sıfır sorun” ve “Stratejik derinlik”’inden yola çıkıp nereden nerelere geldik.
Beceriksiz, acemi dış politika maddi, manevi ülkemizi kuşattı. Şimdi de “Katar” sorunu tüm bunların üzerine tüy dikti.
Şu mübarek ramazan gününde, ülkemizin başına kara bulutları musallat eden, liyakatsız, şımarık, kibirli yetkilileri Allah’a havale ediyoruz.!
BÜYÜK ADAM ÖLÜNCE
Sene 1938, 10 Kasım.
İstanbul Üniversitesi’nde saat 9’u beş geçe, acı haber duyulmuş… bir Alman Profesör var, Hukuk Fakültesinde… oda duymuş, şaşkın.
Derse girsem mi, girmesem mi bir türlü karar veremiyor. O sırada aklına Rektör’e müracaat etmek geliyor.
Hemen rektörün odasına giriyor ve aralarında şu konuşma geçiyor.
“Efendim müteredditim, acaba ne yapsam?”
“Sizde büyük adam ölünce ne yaparlarsa onu yapın”
İşte o zaman Alman Profesör kollarını iki yana açarak;
“Bizde böyle bir adam doğmadı ki, ölsün der.!
GÜNÜN SÖZÜ: “15 Temmuz Şehitleri canımızdan parça, terör şehitleri üvey mi?
15 Temmuz şehitleri şehit; Terör Şehitleri hala Kelle mi?
(Yılmaz Özdil)
