Bir çok aydın, yazar ve sanatçımızın aramızdan göçüp gittiği bir aydır şubat. Ülkemizin aydınlık yüzü, önemli değerlerinden; Yaşar Kemal, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Halit Fahri Ozansoy, Ömer Bedrettin Uşaklı, Tarık Buğra, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Cahit Öztelli, Hasan Ali Yücel, Abdi İpekçi, Niyazi Akıncıoğlu, Barış Manço, Sadettin Kaynak, Kuzgun Acar, Neriman Altındağ Tüfekçi, Neyyire Neyir, Orhan Asena, Selahattin Pınar, Macide Tanır, İlhan Arsel, Tezer Özlü, Müzeyyen Senar, Cem Karaca, Ahmet Gazi Ayhan, Tekin Akmansoy, Aysel Gürel, Teoman Alpay, Gazanfer Özcan, Yaman Okay da bu ayda ayrıldı aramızdan.
Dünya edebiyatında da; Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, Julio Cortazar, Füruğ Ferruhzad, Bahtiyar Vahabzade, Sylvia Plath ve Aleksey Tolstoy gibi önemli isimler de şubat ayında ayrıldı aramızdan.
Zonguldaklı şair ve yazarlardan İbrahim Yıldız ile Müfide Güzin Anadol da şubat ayında yitirdiklerimizden, hem de aynı gün; 13 Şubat’ta. Bu vesile ile Yıldız’ı ölümünün24., Müfide Güzin Anadol’u da ölümünün 13.yılında saygıyla anıyorum.
Müfide Güzin Anadol
Şair, yazar Müfide Güzin Anadol 1925 yılında Devrek’te doğdu. Oğuz Ergenekon Bey’le Hatice Hanım’ın üç çocuğundan en büyüğüdür Müfide Güzin. Diğerleri ise; Demir ve Ülker’dir. Tahrirat Katibi (Kaymakamlık Yazıişleri Müdürü) olan babası Oğuz Ergenekon Bey, Kdz.Ereğli, Safranbolu ve Arapsun(*) ilçelerinde görev yaptı. Daha sonra Zonguldak Valiliği Kalem-i Mahsusa (Özel Kalem Müdürlüğü) Müdürlüğüne atandı ve buradan da emekli oldu.
Müfide Güzin Anadol, ilkokulu Ereğli ve Safranbolu’da ortaokulu Bartın’da okudu. Bartın ortaokulunda okurken Hisarcılar akımının önemli temsilcilerinden biri olan eğitimci-şair Rıza Polat Akkoyunlu’nun öğrencisi oldu (1938-1940).
Daha sonra, Parasız Yatılı Sınavını kazanarak İstanbul Çamlıca Kız Lisesi’ne giden Müfide Güzin Anadol, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türkoloji Bölümünü kazandı. Buradan da “Türkçe öğretmeni” olarak mezun oldu. Diplomasında fakülte de dekan olarak görev yapan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın imzası bulanan Müfide Güzin Anadol, Tanpınar’ın isteği üzerine bitirme tezi olarak da Aka Gündüz’ü ele almıştır.
Öğretmenlik stajyerini Pertevniyal Lisesi ve Hasköy İlkokulu’nda tamamladıktan sonra, Devrek Ortaokulu’na atandı.
Aynı zamanda, Devrekli yazar Zihni Anadol’un yeğeni olan Müfide Güzin Anadol, öğretmenliği yanında Devrek’te çalıştığı yıllarda, uzak köylerden gelen öğrencilerin ihtiyaçlarının giderilmesi için arkadaşları ile 1955 yılı Haziran ayında çalışmalarına başlayan Devrek Yatı Yurdu Yaptırma Derneği kurucuları arasında da yer alır.
Sanatçı bir aileden gelen Anadol’un ilk şiirlerinde ve öykülerinde öğretmen olarak görev yaptığı Devrek’in, meyve ağaçları ile dolu bahçeli tahta evleri, yemyeşil dokusu, ünlü ırmağı ile küçük kasaba yaşamından çizgiler bulunur. Müfide Güzin Anadol’un çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladığı şiirlerinde ise insan sıcaklığı ve duyarlığının derin izleri görülür. Öykülerinde o eski birbirinin sırtına yaslanan tahta evlerden çok, evlerin içindeki haleti ruhiyeyi ve bu evlere tutunarak yaşayan insanları anlatır. Çünkü yazara göre bu evler canlıdır, yaşarlar ve ölürler.
Yazarın, Devrek yaşamını çok iyi gözlemlediğini, öykülerindeki ve şiirlerindeki tipler de belirgin olarak gösterir. Devrek’in dar sokaklarındaki evlerde yaşayan yoksul aileler, küçük insanlar, şehir ve köy yaşamı arasına sıkışmış okuyamamış, cahil kesimler şiir ve öykülerinin kahramanlarıdır.
Müfide Güzin Anadol, 1992 yılı Baston ve Kültür Festivali’nde amcazadesi yazar Zihni T. Anadol ile Devrek’te konuk edilir. Festival Anı Defteri’ne şu cümleleri yazar: “Memleketimde bulunmaktan çok mutluyum. Memleketimi, memleketimin insanlarını çok seviyorum ve onlarla gurur duyuyorum. Bu güzel günleri hazırlayanlara teşekkürler, saygılar, sevgiler.../05.07. 1992”
Yazar yaşamının büyük bir bölümünü Devrek dışında geçirmesine rağmen. kendisinde derin izler bırakan kasabasını unutmamıştır. Devrekli şair Mithat Yaban İstanbul’da karşılaşmalarını anlatırken, “Devrek’le ilgili çok sorular sordu. Verdiğim cevaplardan çok mutlu olmuştu” diyor.
Üsküdar Kız Lisesi’nden öğrencisi Zehra Utku Köktürk de “İlk derste kendimi tanıtırken Devrekli olduğunu söylediğimde edebiyat öğretmeni M. Anadol’un kendisine yakınlık gösterdiğini, Devrek’i sorduğunu ve desteğini hissettiğini” anlatır.
Devrek Ortaokulu, Kırıkkale Lisesi, Zeytinburnu İhsan Mermerci Lisesi, Üsküdar Kız Lisesi’nde Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği yapar, 1987’de Beylerbeyi Lisesi’nden emekli olur. Devrek’te ve öğretmenlik yaptığı yerlerdeki öğrencilerin üzerinde olumlu izlenimler bırakan Anadol, şairliği, yazarlığı ve yayımladığı kitapları ile de Devrek’te iz bırakanlar arasında yer alır.
Müfide Güzin Anadol, 13 Şubat 2005 günü seksen yaşında aramızdan ayrıldı.
Eserleri: Derviş Hayriyesi (şiir-1967), Geceleyin (şiir-1978), Gece Sefaları (şiir-1985), Tahta Evler (öykü-1984), Melisa (roman-1989) ve
Karaduman’ın Serüvenleri (çocuk romanı-1999).
Macbeth
Ellerin kan kokuyor Macbeth
Kirletme okyanusları
Korku nefes almaz
Geceler bitmez
Sabah kararıyor Macbeth
Farkında mısın
Kimin bu ses
Bu nefes
Kim bakıyor gözlerinin içine
Rüzgar değil bu esen
Korkunun ayak sesleri
Anlıyor musun
Onlar bakıyor gözlerinin içine
Onlar nefes alıyor
Onlar haykırıyor sessizce
Rüzgar değil bu esen!
Kurumuş dudakların
Çarpılmış ağzın
Bakma nefes aldığına
Ölmüşsün MACBETH!
M.Güzin Anadol
(*) Arapsun 1948 yılında Niğde’ye bağlı bir ilçe iken yine aynı yıl il yapılan Nevşehir’e bağlanarak Gülşehri adını almıştır.
Eğdim Kadın Başımı
Eğdim kadın başımı
Bağrıma taş bağladım
Saka kuşları öter pencerelerde
Sabır taşları çatlar
Aklı kısa
Eksik etek
Kaşık düşmanıyım
İçime akar yaşım
Sesim duyulmaz
Sandıkta soldu çeyizlerim
Susuz kalmış gonca gibi kurudum
Güzelliğim, gençliğim gitti
Onurumu yitirdim
Nem kaldı geri!
M.Güzin Anadol
İbrahim Yıldız
1928 yılında Karabük’e bağlı Eflani ilçesi Çengeller Köyü’nde doğdu.
Karabüklü şair İbrahim Yıldız’ı 13 Şubat 1994 tarihinde yitirmiştik. Şubat 2018, şair İbrahim Yıldız’ın ölümünün yirmi dördüncü yıldönümü. Neredeyse çeyrek asır olmuş İbrahim Yıldız’ı yitireli.
İbrahim Yıldız, Karabük dendiğinde akla ilk gelen isimlerden biridir edebiyat dünyası için. Çünkü Karabük’te şiire en çok emek veren, şiirle en çok hemhal olan kişidir İbrahim Yıldız.
İbrahim Yıldız, 1990’dan, öldüğü Şubat 1994’e kadar arka arkaya şiir kitapları yayımladı: Kıyıda Bir İbrahim, Doruktaki Koltuk Boş, Işığın Kanı, Toplumun Teni, Bir İbrahim, Bir İbrahim Daha.
İlk kitabı Kıyıda Bir İbrahim’e adını veren “Kıyıda Bir İbrahim” adlı şiirinde şöyle diyordu İbrahim Yıldız:
kıyısındasın şiirin ibrahim
ayaklarını yıkamak yetmez
ürkmez atlar kendiliğinden
araba devrilmez
oysa şiir balıkla kılçığı-
yaprakla damarı-
çiçekle kokusu arasındadır
bırak ibrahim atları arabaları
tekerlekle dingili arasındadır şiir
döner
ısınır
gıcırdar
Şiir yoldaşlığımız hala sürüyor İbrahim Yıldız’la. Ruhun şâd olsun Koca Şair İbrahim Yıldız!