Büyük şair Tevfik Fikret, “fikri hür, irfanıhür, vicdanı hür bir şair” olduğunu söylüyor, Namık Kemal’le başlayan ses ve düşünceyi görkemli biçimde sürdürüyordu.
Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet başta gelen kavramlarıydı onun. Zorbalığı eleştirdi, halkı yasadışı uygulamalara direnmeye çağırdı. Şiirimize insan kavramını getirdi.
İnsana, insanlığa inanıyor, “Dünya dönecek cennete insanla inandım” diyordu.
Fikret’in aydınlanmacı düşünceleri şöyle özetlenebilir:
“Akıl denilen o büyük gücün önünde, yalan, yanlış ne varsa yok olup gidecektir. Dileklerimizin özünde aydınlanma isteği bulunuyor. Gençlik, elektrikçi bir Promete gibi olmalı, yarınki yenilikleri, devrimleri o yapmalıdır. Yükselmeyen düşer. Ya ilerleyeceğiz, ya da yok olacağız.”
*
İkinci Abdülhamit döneminde, İkinci Meşrutiyet’in ilanından 9 ay sonra, 13 Nisan 1909’da İstanbul’da 31 Mart Olayı patlak verir. İkinci Meşrutiyet’e karşı ayaklanan gericiler,Mekteb-i Sultani’ye (Galatasaray Lisesi’ne) yönelerek:
-Gidip onun okulunu başına yıkalım!, haykırışlarıyla yürüyüşe geçerler.
Gericilerin yürüyüşünü haber alan Tevfik Fikret, okulunun kocaman demir kapısını açtırıp tek başına önünde durur ve:
-Önce benim cesedimi çiğnerler, ondan sonra içeri girerler!, diye gericilere meydan okur.
*
Saygı, özlem ve şükranla anıyorum.