Yaşadığımız bu karanlık gecelerden kurtulduğumuz , güneşli güzel günleri, hep birlikte görmek dileğimle, sizleri sevgiyle kucaklıyorum. Hoş geldiniz.
Aramızdan ayrılan, Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk, öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız ve terör saldırılarında yaşamlarını yitirenlerin önünde saygıyla eğiliyorum. Anıları mücadelemize ışık olsun.
1978-1979 Bartın Eğitim Enstitüsü Mezunları olarak 37 yıl sonra Devrek’te birlikte olmanın güzelliğini yaşıyoruz.
Mezuniyetimizin ardından, Anadolu’nun uçsuz bucaksız köylerine dağıldık. Artık Anadolu’da bir köy öğretmeniydik.
Dağlara, ovalara, vadilere tesbih tanesi gibi saçılan biz, kurda kuşa bırakılmış dağ köylerinde karanlığı aydınlığa çevirenlerdendik.
14 numara gaz lambasının ışığında, umudumuzu yitirmeden geleceğe baktık.
Hafta sonlarında bir araya gelip sevinç türkülerini hep bir ağızdan söyledik.
Yer döşeklerinde hayallere daldığımız karanlık geceleri unutmadık.
Bitten, pireden, tahtakurusundan da nasibimizi aldık.
Kışın ayazında, soğuktan çatlamış elleri, ıslanmış ayakları, yorgun bedenleriyle bir saat öteden gelen öğrencilerimizi soba başında karşılayıp, elleri kalem tutar hale geldiğinde derse başladık.
Şanslıysak at, eşek, katır, traktörle; günümüzde değilsek yaya olarak ilçeye maaş almaya gittiğimiz aybaşları hafızalardan silinmedi.
En keyifli akşamımız , yediğimiz yemeğin ardından dostlarla koyulaşan sohbetti.
Doğrusunu söylemek gerekirse, birkaç kadehten sonra bizi kimse tutamazdı.
Soğuk kış gecelerinde çektiğimiz çileği ve yalnızlığı, geven denilen yaban dikeniyle tutuşturduğumuz tezeğin keskin kokusu dağıtırdı.
İlçe merkezinde çalışmayı hayal edemediğimiz zaman diliminde, elektriği olan , yol kenarındaki okulda çalışmayı, gözlerimiz kapalı başımızı dayadığımız otobüsün camında hayal ederdik.
Tezek sobasıyla ısıttığımız, bir teneke suyla , leğende yıkandığımız günler, gülerek anımsanıyor.
Gülmek, bize haram oldu. Tarih, 12 Eylül 1980
Evde, yolda, köyde on on, yüz yüz, bin bin toplandı insanlar…
Binlerce ölüm, sayısız işkenceler…
Askeri darbe TÖB-DER’i kapatarak yöneticilerini ve pek çok üyesini tutuklamasının yanı sıra öğretmenlere dernek kurma yasağı getirilmiş, böylece eğitim emekçileri örgütsüz bırakılmıştır.
Neden 5 Ekim Değil de 24 Kasım?
Görev tamamlandı!
1981 yılında da hiçbir şey yokmuş gibi, “çok değer verdikleri” öğretmenlere bir gün armağan etme gereği hissetti darbeciler!
“Yapalım da Nasıl Yapalım?”
Yıllar sonra birileri yaşanan acıları yazar, “Neden dünyada 5 Ekim’de bizde 24 Kasım?” diye sorar diye kılıfı da hazırladı darbeciler. “Kusura bakmayın, sizi katlettik, kaybettik, alın bu da bizden size bir özür olsun” diyemeyeceklerdi elbet.
Sorana: “Mustafa Kemal Atatürk’ün Başöğretmenliği kabul ettiği gündür” dediler.
Millet Mektepleri, Türkiye'de 1 Kasım 1928'de yeni harflerin kabulünden sonra halkı okur-yazar kılmak amacıyla gerçekleşen eğitim seferberliği için kurulmuş dört ay süreli eğitim veren halk eğitimi kurumlarıdır.
Bu çağ dışı yasağa karşı, 1986 yılından itibaren başlatılan mücadelenin sonunda, 1990 yılında Eğitim-İş ve Eğit-Sen sendikaları kuruldu ve örgütlü mücadeleye devam ettik.
Yıl 1925, Mustafa Kemal, genç Cumhuriyetin yurttaşlarına ve dış ülkelere şu tarihi mesajı veriyordu: ‘’ Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz.’’
Yıl 2000 …, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar ülkesi olma yolunda, devrimlerden dönüş sürecinin sancılarını yaşıyor…
Geçtiğimiz yüzyılın başında, İngiliz işbirlikçisi Derviş Vahdeti, Sait Molla, Dürrizade Abdullah, İskilipli Atıf gibi gericilerin tasfiyesi üzerine Cumhuriyet kurulmuştu.
Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik bir hukuk devleti olma yolunda yapılan devrimlerle ilerliyordu.
Yıllar yılları kovaladı.
Bir Cumhuriyet düşmanı, Fethullah Gülen , Amerikan Emperyalizmi ve yerli işbirlikçilerinin desteği ile sahnedeki yerini aldı.
Türkiye’yi etnik ve mezhepsel esasa dayalı olarak bölmeye, yer altı-yerüstü ekonomik kaynaklarını pazarlamaya, din devleti kurmaya ve halkın dinsel inançlarını sömürmeye, hatta Cumhuriyet’in başına numara koymaya kararlı, zengin, güçlü, dış destekli, örgütlü vatan hainleri 15 Temmuz 2016’da başarısız darbe girişiminde bulundular.
Rüzgara karşı siyaset yapmak kolaydır. Koltuk altlarınız rüzgarla dolunca uçuverirsiniz. Takdir görmenizdir hedefiniz. Çünkü, rüzgar oradan esiyordur. Oysa önemli ve zor olan rüzgara karşı durmaktır. Biz zoru seçenlerden olmalıyız. Tıpkı İstanbul Boğazına demirleyen 6. Filo askerlerini denize döken 68 gençliği gibi…
Biz 78’lilerin içinde o isyan koru var. Körükledik mi o isyan ateşi yanar.
Söz konusu vatan olunca, tavı gelen demire vurmak kolay…
Uzaktan duyduğumuz çakalların uluması,
Safları sıklaştıralım dileğimle, sevgiyle kalın.
Yaşasın CUMHURİYET
Not: 27 Ağustos 2016 Bartın Eğitim Enstitüsü Mezunları Devrek buluşmasında yaptığım açılış konuşması