Reklamı Geç
Advert
Advert
Advert
Advert
ALLAH RAHMET EYLESİN!...
Faik MEKİK

ALLAH RAHMET EYLESİN!...

Bu içerik 6498 kez okundu.

 

  Allah geçinden versin ama, elçiye zeval … Olmaz!...

   Ölüm Allah’ın emri deriz, demesine de… Acı haber tez ulaşır derler; ulaştı mı? İki elimizin arasına aldığımız başımız önde olduğumuz yere çöker, kalırız. Yüreğimize düşen o ateşi söndürmek kolay değildir. Ateş düştüğü yeri yakar. Tarifi bilinmez acılar içinde kıvranırız. Acımızı paylaşmak isteyen eş/dost, hısım/akraba, konu/komşu, arkadaş dört bir yandan taziyelerini sıralarlar. Uzakta olanlar telefonla, ya da sanal alemde yazarak acımızı paylaşırlar. Verilen sela ile cümle aleme ölüm haberi duyurulur. Gasilhanede yıkanan cenaze, helallik için evinin önüne son defa getirilir. Giydiği ayakkabı kapının önüne konur. Duaların okunması ve helallığın alınmasının ardından omuzlara alınan tabut, cenaze namazının kılınacağı cami avlusunda musalla taşının üzerine konulur. Kılınan cenaze namazının ardından defin işleminin yapılacağı kabristana götürülür. Okunan kuran ve edilen duanın ardından cemaat dağılır. Kırsal yerleşim yerlerinde durum biraz farklılık gösterir. Cenazeye katılanlara yemek ikram edilir.

 

YOĞ/YUĞ TÖRENİ ( ÖLÜ AŞI)

Yuğ Törenleri

Cenaze merasimlerinde Ağu, Sagu veya Yuğu adı verilen ezgili koşuklar okunur. Bunların hepsi de ölünün arkasından yaşanan yas sürecindeki acıyı dışavurma ile ilgilidir ve benzer anlamlar içerir. Cenaze merasimleri yeryüzündeki tüm kültürlerde büyük öneme sahiptir, çünkü bilinmeyen bir diyara yapılan bu yolculuk her zaman gizemini korumuştur. Türk cenazelerinde ölü bir çadıra konur ve at, sığır veya koyun kurban edilirdi. Daha sonra atlarla çadırın çevresinde dokuz kez dolaşılırdı. Böylece ölünün ruhunun gökyüzüne çıkacağına inanılırdı. Ölü gömüldükten sonra da mezarının başında heykelcikler dikilir ve öldürdüğü düşman sayısı kadar taş konulurdu. Bu taşlara da "balbal" adı verilirdi. 

Çövenç, Türk halk inancında ölünün ardındandağıtılan helvadır. Sağlamlığın ve diriliğin kaynağı sayılan, bir tür yiyecek. Kaostan evrene geçişi sembolize eder. Çöven kökü (helvacıotu) ile bağlantılı bir sözcüktür. Helva Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir. Ölünün ardından helva yapılması, ateş, su ve un (tarımı ve toprağı simgeler) gibi temel unsurların bir araya gelmesini, ölümden sonra yeniden dirilişi (yemek canlılık demektir) ifade eder. Helva bir başka açıdan bakıldığında ortak hareket etmeyi ifade eder, hep birlikte yenmesi ortak bilinç anlamına gelir.

İslamiyet’ten önce Türklerde birçok toplantı ve tören düzenlenmiştir. Bu toplantı ve törenler resmi, dini ve toplumsal törenler olarak değerlendirilebilir.Resmi törenler aynı zamanda devlet kurumlarının işleyişi ile ilgilidir. Bu törenler, askeri ve dini törenleri de içine almaktadır. Tahta çıkma törenleri en önemli törenlerden biridir. Ant içme töreni diğer resmi bir törendir. Kurultay ise, önemli resmi toplantıdır. Önemli kararlar burada alınmaktadır. Kurultay, aynı zamanda hükümdarın danışma meclisidir. Dini toplantılar, Şamanizm’in etkisi altında yapılmıştır. Şamanist törenler en önemli dini toplantılardan biridir. Kurbanlar, diğer dini törenlerden biridir. Gök Tanrı’ya, atalara, yere kurbanlar sunulmaktadır. Cenaze törenleri eski Türklerde önemli bir toplantıdır. Yoğ töreni ölünün defnedilmesinden sonra düzenlenmektedir. Yoğ töreni, ‘’ölü aşı’’olarak da değerlendirilmektedir. Toplumsal toplantı ve törenler içerisinde bayramlar önemli yer tutmaktadır. Türklerde bayramlar, sevinçlerin yaşandığı, eğlencelerin düzenlendiği özel günlerdir. Nevruz, baharın gelişiyle birlikte kutlanmaktadır. Eski Türklerde toy diğer toplumsal toplantıdır. En önemli toy ise düğün töreninde yapılır. Eski Türklerde toplantılar dayanışma, yardımlaşma amacıyla da yapılmaktadır. Bunlara örnek olarak “potlaç” verilebilir.Kaynak:Dr. Mehmet MANDALOĞLU

 

Bitlis'in Ahlat ilçesinde Anadolu'nun Orhun Abideleri olarak da adlandırılan tarihi Selçuklu Meydan Mezarlığı

Bozulan Adetlerimiz / Ölü Yemekleri

Ölü yemekleri, cenaze defnedildikten hemen sonra ölü sahiplerince verilen yemeklerdir. Ölü için yemek vermek, eski Türklerden kalma bir gelenektir. Eski Türkler ölülerine aş vermeyi en önemli görev sayar ve Yoğ Töreni dedikleri törenler düzenlerlerdi. İlk çağlarda aş doğrudan doğruya ölüye verilirdi. Bu aş ya ölen kişinin mezarına konulur veya dökülürdü. İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasından sonra bu tören sevabını ölü ruhuna bağışlamak üzere, fakirlere yemek, helva vermek şeklini almıştır. Bu aş töreni, en eski devirlerden beri, din ayrılıklarına bakılmadan bütün Türkler tarafında devam ettirilmiştir. Buradan anlaşılan şu ki; nüfusun kalabalık olmadığı bu dönemlerde ölü yemekleri varlıklı ölü sahiplerince ve özellikle de fakirlere verilmekteydi. Ölü için yemek verme geleneği, söz konusu şartlar gözetilmeksizin günümüze kadar taşınmıştır.

 

Eskiden ulaşım araçlarının kıt olması nedeniyle ulaşım, ya binek hayvanları vasıtasıyla, ya da yaya olarak yapılırdı. Haliyle yolculuk süreleri uzun sürmekteydi. Bundan dolayı da taziyeye gelenlerin bir şekilde doyurulması ve barındırılması gerekiyordu. Nüfusun fazla olmadığı dönemlerde, hali vakti yerinde olan cenaze sahipleri tarafından, hazırda bulunanlara ölü yemeği verirlerdi. Ancak; taziye için gelenler hem beraberlerinde kesilmek üzere koyun veya keçi getirirlerdi; hem de maddi durumu zayıf olan ölü sahiplerine maddi yardımda bulunurlardı. Camia nüfusu artınca, taziyeye gelen misafirler, cenaze sahibinin akraba ve komşuları tarafından ağırlanmaya başlandı. Bu güzel adet 1980’li yılların başına kadar devam etti. Bundan sonraki dönemde hali vakti yerinde olan ölü sahipleri tekrar definden sonra ölü yemeği vermeye başladılar. Günümüzde ise, gücü yerinde olanlar da olmayanlar da cenaze defnedildikten hemen sonra ölü yemeği vermektedirler. (Kaynak: A. Gültekin)

Sırası gelmişken konu ile ilgili anımı paylaşmak isterim.

1980’li yıllarda Malatya’nın bir dağ köyünde öğretmendim. Köyde ölen kişinin defin işleminden sonra çevre köylerden taziye için köye gelenlere mevsim koşullarına göre köy meydanına kurulan yer sofralarında ya da evlerde yemek verilirdi. Yemek olarak koyunlar kesilip kazanlarda pişirilir, yapılan bulgur pilavı ile gelenlere sunulurdu. Kaşık, çatal kullanılmazdı. Onların ekmek dediği benim yufka olarak bildiğimden koparılan bir parça, kaşık gibi kullanırlardı. Okunan kuran ve duanın ardından köylerine dönerlerdi. İlk zamanlar çok garipsemiştim. Dikkatimi çeken köylülerin birlik, dayanışma ve yardımlaşması oldu. Benim asıl hayran kaldığım ise; yapılan tüm bu masrafların cenaze sahibi tarafından değil de, tüm köylü tarafından karşılanması oldu. Cenaze sahibi ile küskünlüğü olan hane bile katkıda bulunuyordu. Acıların paylaşılması acımıza merhem olur. Zamanla nüfus yoğunluğunun şehirlerde yoğunlaşması sonucunda ölü yemeği uygulaması kalkmaya başladı. Defin akşamında hısım, akraba, komşu cenaze evinde okunan kuran, mevlit ve edilen dua sonrasında helva, lokum ya da lokma dağıtılır.

Günümüzde,doğru bir uygulama olmayan definden hemen sonra herkese ölü yemeği verilmesi bir gelenek olmaktan çıkarılmalıdır. Çünkü gelenek haline gelen bu uygulama nedeniyle acılı aileler, ya gözyaşları arasında bu telaşı yaşamak zorunda kalıyorlar, ya da acılarını içlerine atmak zorunda kalıyorlar.

Ölünün Yedisinin Çıkması

Ölünün Kırkının Çıkması

Ölünün 52. Gecesi

Kazak ve Kırgız Türklerinde ölümün birinci yılında düzenlenen aş toyundan başka ölümün üç, beş, yedi, dokuz, otuz ve kırkıncı yıllarından sonra da aş verilmesi söz konusudur.

İslam dininde yeri olmayan “Yedisinin Çıkması”, “Ölünün Kırkının Çıkması” ve “Ölünün 52 Gecesi” gibi uygulamalar, bugüne kadar yaşatılan eski Gök Tanrı inancının etkileri önemli rol oynamaktadır.

GELELİM SADEDE…

ALLAH TAKSİRATINI AFFETSİN

Ne hikmetse duyduğumuz ölüm haberleri üzerine siyasetçisinden, askerine, vatandaşına her kesimden yurdum insanı ‘’ALLAH’TAN RAHMET DİLERKEN’’ duyuyoruz sık sık.

Oysa ölüm haberinin arkasından,

‘’Allah taksiratını affetsin’’

‘’Allah günahlarını affetsin’’

‘’Mekanı cennet olsun’’

‘’Allah rahmet eylesin’’ tabiri ise ancak ve ancak definden sonra kullanılır/söylenir. Ama ne hikmetse günümüzde devletin tepesinden, askerine, birçok lider, kurum ve kuruluş, bir ölüm veya şehit haberi gelir gelmez sosyal medyadan ‘’Allah rahmet eylesin’’ yazıveriyor.

‘’Allah rahmet eylesin’’ Definden sonra, ölüleri hayırla anmak için söylenen bir söz.

Pekala, Müslüman olmayan bir tanıdık ölürse ne diyeceğiz? ‘’Toprağı bol olsun’’

Yaşamla ölüm arasında ince bir çizgi olsa da yaşamak güzel bir şey, ama nasıl yaşamak. En güzel yanıt Nazım’ın dizesinde saklı ‘’Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine’’

Orhan Veli’nin ‘’Kuyruklu’’ şiiri ile noktalayalım.

Uyuşamayız yollarımız ayrı;

Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi.

Senin yiyeceğin kalaylı kapta,

Benimki aslan ağzında,

Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik,

Ama seninki de kolay değil, kardeşim;

Böyle kuyruk sallamak Tanrının günü…

2020 yılında başlayıp, 2021 yılında da hız kesmeyen Covid-19 salgınında sessizce ölen yurdum insanları, içimizi acıtmaya devam ediyor.

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
 “KUTLAMA DEĞİL ANLAŞILMAK İSTİYORUM” YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ YAPILDI
“KUTLAMA DEĞİL ANLAŞILMAK İSTİYORUM” YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ YAPILDI
14 YILDIR YOKSUN BABA!
14 YILDIR YOKSUN BABA!