‘’Bilekleri zincire vurabilirsiniz ama düşünceleri asla’’
12 Mart’ın darbeci generalleri, genç fidanların düşüncelerini zincire vuramadıkları için, onları darağacında asmaya karar verdiler.
Deniz Gezmiş, Yusaf Aslan, Hüseyin İnan tam bağımsız bir Türkiye istedikleri için yaptıkları eylemler sonucunda 6 Mayıs 1972 tarihinde olağanüstü mahkemelerinin verdiği kararla idam edildiler. Asıldıklarında Deniz ve Yusuf 25, Hüseyin 23 yaşındaydı.
‘’Devrimi getirmekle suçlanan gençler ne dediler biliyor musun? Birer birer... Türkiye toprağı ve halkın kurtuluşu yolunda eylemle ölümü kucaklarız.’’ Aşık İhsani
‘’12 Mart döneminin ölüm cezasıyla yargılayıp astığı üç devrimci gencin üçüyle de konuşmuş olmayı çok isterdim. Görüşleri, eylemleri ne olursa olsun, bir karanlık dönemin en ilginç, en korkusuz kişileriydiler. Ama Hüseyin İnan’la konuşamadım. Çünkü o günlerde Hüseyin, bütün arkadaşları adına ortak savunmayı hazırlıyordu. Önlerinde pek az günleri kalmıştı. Onu bu çalışmalarından alı koyamazdım. Gerek Deniz Gezmiş’in, gerekse Yusuf Aslan’ın bana anlattıkları, bu üç devrimci gencin ortak sesleri sayılmalıdır.’’ (Erdal Öz)
50 kuşağının öncü yazarlarından Erdal Öz’ün ‘’Deniz Gezmiş Anlatıyor’’ adlı kitabını bir solukta okudum.
DARAĞACINDA ÜÇ FİDAN
İDAM EDİLİŞLERİ
................‘’Hadi bakalım’’, dediler,
Kalktı Deniz.
Bize döndü, ‘’Hoşça kalın. Cezaevlerindeki bütün devrimcilere selam. Hepsini benim için birer birer öpün.’’ Dedi. Yürüdü iki ngardiyanın ortasında... Çok metin gitti. Avluya çıktık. Darağacı, avlunun karşı duvara yakın bir yerindeydi. O bölge karanlıkçaydı. Ayrıca aydınlatılmamıştı. Dışarının ışıklarıyla aydınlatılıyordu ancak.
Deniz gardiyanların yardımıyla masaya çıktı. Masa yüksekçeydi. Bir yemek masası yüksekliğinde. Hele kolları bağlı biri için, tek başına, yardımsız çıkmak kolay değildi.
Deniz’in elleri bağlıydı arkasından., beyaz ölüm gömleğinin içinde. Ve ayak topuklarına kafdar inen beyaz gömleğin eteği daracıktı, bacakların açılmasını önleyecek kadar dardı.
Masadan tabureye çıktı. Basıkça bir tabureydi. Tepesindeki ilmiği boynuna kendi geçirmek istedi. İlmik dardı, sıkılmıştı; kendiliğinden kafasından geçemezdi. Bir gardiyan ilmiği açtı, genişletti, başından geçirip taktı Deniz’in boğazına. Ancak, yukarıdan sarkan urgan, çift kat olarak geliyordu. Altta da ilmik çiftti, iki kattı. İki ilmik vardı boğazında Deniz’in. Üçünün içinde sesi en gür olanı Deniz’di. Mahkemede, duruşmalarda da öyleydi. İşte o anda Deniz son sözlerini söyledi.
‘’ Yaşasın tam bağımsız TÜRKİYE , yaşasın....., yaşasın.... Yaşasın işçiler, köylüler. Kahrolsun Emperyalizm...’’ derken ‘’izm’’i bütünleyemedi. İnfaz savcısının ‘’Çek çek’’ diye bağırması üzerine cellat, arkadan tabureye vuruverdi. Saat 01.25’ti.
................ Yürüdü sehpaya Yusuf
Darağacı hazırlanmış, tazelenmişti. Tabure masanın üzerine yerleştirilmiş, tepeye yeni bir urgan bağlanmıştı.
Masaya oradan da tabureye çıktı. Geçirdiler ilmiği boynuna. Bu kez tek kattı ilmik. Yusuf’ta gür, yürekli bir sesle son sözlerini söyledi. ‘’ Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu uğrunda şerefimle bir defa ölüyorum. Sizler ş........... her gün öleceksiniz. Biz halkımıza hizmet ediyoruz. Siz Amerika’nın hizmetindesiniz.
Yaşasın devrimciler. Kahrolsun Faşizm.’’ Tıpkı Deniz gibi son kelimeyi tamamlayamadan cellat tabureyi çekti. Saat 02.25’ti.
............... Hüseyin ‘’Hadi eyvallah’’ dedi. Yürüdü... Ve tabureye çıkmadan, masanın üzerinde, yürekli bir sesle bağıra bağıra son sözlerini söyledi. ‘’ Ben, hiç bir kişisel çıkar gözetmeden ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu mücadelesi uğruna, savaştım. Bu ana kadar bu bayrağı şerefle taşıdım. Bundan böyle bu bayrağı Türk halkına emanet ediyorum.
Yaşasın işçiler, köylüler. Yaşasın devrimciler. Kahrolsun Faşizm.’’
Tabureye çıktı. Taktılar ilmiği boynuna. Vurdu tekmeyi Hüseyin tabureye, olmadı. Bir daha vurdu, bu kez devirdi tabureyi. Saat 03.25’ti
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın Ailelerine Yazdığı Son Mektupları
6 Mayıs 1972 tarihinde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi.
Devrimci, öğrenci lideri, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)’nun kurucu üyesi Deniz Gezmiş 6 Mayıs 1972’de idam edildi. Ölümüyle birçok insanı derinden etkileyen ve iz bırakan Deniz’in ömrünün bir kısmı hapishanelerde geçti. Ailesiyle mektuplaşarak görüşme olanağı bulan Deniz Gezmiş, idam sehpasına çıkmadan önce babasına bir veda mektubu yazdı.
Deniz Gezmiş’in Son Mektubu
Merkez Cezaevi 6 Mayıs 1972
“Baba,
Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben, ne kadar üzülmeyin desem, yine de üzüleceğinizi biliyorum.”
“Fakat, bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler… Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde, fazla şeyler yapabilmektir.”
“Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki, benden önce giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de etmeyeceğimden şüphen olmasın.”
“Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir. Bu yola bilerek girdi. Sonunda da bunun olacağını biliyordu.”
“Seninle düşüncelerimiz ayrı ama, beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, Türkiye’de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum.”
“Cenaze için, avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara´da 1969´da ölen arkadaşım Taylan Özgür´ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul´a götürmeye kalkma.”
“Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum.”
“Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.”
“Son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım…”
“Oğlun Deniz Gezmiş
6 Mayıs 1972, Merkez Cezaevi”
Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan
Yusuf Aslan’ın Son Mektubu
02 Mayıs 1972 Salı
Sevgili Babacığım,
Bu mekbubu aldığın zaman ben ebediyen bu dünyadan göç etmiş olacağım. ne kadar sarsılacağını tahmin ediyorum. bir-buçuk seneden beri benim yüzümden nasıl üzüntü içinde olduğunuz malûm. bu son olayı da metanetle karşılamanızı sadece dileyebiliyorum.
babacığım bu olaydan da annemin ve yücel’in senin tesellilerine ve desteklerine ihtiyaçları çok. bunun için ne kadar metin olursan, hem senin sağlığın için hem de onlar için o kadar iyi olur. elbette ki, yıllarca emek verip yetiştirdiğin bir oğlun, bir günde öldürülmesi kolay göğüslenecek bir olay değildir. fakat siz benim ne için, kimlere karşı mücadele verdiğimi biliyorsunuz. ben bu açıdan rahat ve vicdan huzuru içinde gidiyorum. sizlerin de bu bakımdan rahat ve huzur içinde olduğunuzu ve olacağınızı biliyorum.
babacığım, annemin ve yücel’in senin desteklerine muhtaç olduklarını yukarıda söylemiştim. onları rahat ettirmek için bütün gücünü kullanacağından zaten eminim. babacığım, burada şunu ilave edeyim ki, yücel’in hastalığından kendini sorumlu hissediyorum. yücel için her şeyinizi ortaya koyacağınız konusunda da kuşkum yok. ablamlar için söyleyeceğim; fazla üzülmesinler, olayın sarsıntıları geçtikten sonra normal hayatlarını devam ettirsinler. mehtap’a ne diyeyim... benim için her zaman bol bol öpün.
babacığım, cezaevinde kalan arkadaşları arasıra yoklarsan, hallerini hatırlarını sorarsan çok memnun olurum. herbirisi oğlun sayılır. dışarda bizler için uğraşan dostlarımı ve dostlarını unutmayacağını biliyorum.
mektubum burada biterken sizi, annemi, yücel’i, ablamı, aziz abiyi, mehtap’ı hasretle kucaklarım babacığım... sağlıcakla kalın. T. Yusuf Aslan
Hüseyin İnan’ın Son Mektubu
Babama, anneme, kardeşlerime ve yakın akrabalarıma,
söyleyecek fazla söz bulamıyorum.
Bir insanın sonunda karşılaşacağı tabii sonuç, bildiğiniz sebeplerden dolayı erken karşıma çıktı.
üzüntü ve acınızı tahmin ediyorum.
İleride durumumu çok daha iyi anlayacağınız inancındayım. metin olunuz.
Üzüntü ve acılarınızı unutmaya çalışınız.
Bütün varlığımla hepinize kucak dolusu selamlar sevgiler!
Yazılacak çok şey var, fakat hem mümkün değil, hem de sırası değil..
Candan selamlar...
Hüseyin İnan
Dar ağacında can veren bu gençlerin ortak istekleri Tam Bağımsız Türkiye idi. ‘’ Ya Vatan Ya Ölüm’’ Dediler
Kaynak:Erdal Öz Deniz Gezmiş’i anlatıyor.
Avukat, Mükerrem Erdoğan