Kadın cinayetleri din, dil, ırk ayırt etmiyor
Örneğin Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi tarafından 2019-2020 ‘Değişen Dünyada Aile’ başlıklı Dünya Kadın İlerleme Raporu’na göre dünya genelinde her gün 137 kadın aile fertlerinden biri tarafından öldürülüyor.
‘’Kadının özgürlüğü tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi yalnızca emeğin sermayenin boyunduruğundan kurtulmasıyla olacaktır’’ Clara ZETKIN
Kapitalist Düzende EŞİTLİK
Kadınlar ve erkekler, “kağıt üzerindeki eşitlik yasalarına” rağmen aynı haklara ulaşamıyor bir kadın ve bir erkek. Kadınların hukuki alanda tırpanlanan hakları, toplum içindeki konumu, adalete ulaşmasının önünde dağ gibi bir erkek yargı var.mesela. Kadının ev içinde de ev dışında da toplumsal görevleri hâlâ ‘belli’ görülüyor. Bir kadının aynı işi yaptığı erkekle aynı ücreti alamadığı gerçeği var. Kadınlar türlü ayrımcılıklara, tacize, mobbinge maruz kalıyor, emeği ucuzlaştırılıyor. “Kadın ne anlar” denilerek meslekte ilerlemelerinin önüne kayalar döşeniyor. İstediği erkekle evlenemiyor, daha fenası çocuk yaşta evlendirilmesi normal görülüyor! Evin yükü, çocuğun bakımı, kocanın şiddeti, saymakla tükenmeyen bir sürü şey…
Kadın; geçmişten günümüze, köleci, feodal ve kapitalist toplumda her daim itilen, kakılan, aşağılanan, horlanan, küçümsenen, sömürülen, tecavüz edilen, katledilen bir insan,
Hani şimdi modern insanlarız ya!... Çağ atladık. Bilişim teknolojilerine sahibiz. Tüm yiyecekler, içecekler paketlerde satışa sunuluyor. İş güç sahibi olan parayı basıp satın alıyor. İş güç sahibi olmayan da parası olmadığından en temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı için, yaşamına son veriyor. Uzun bir süre yiyecek, içecek bulamayan insanlarda açlıktan ölüyor. Tüm bunlar ne zaman mı oluyor? Zenginler daha zengin yoksullar daha yoksul olurken. Nasıl oluyor? Tüm bunlar… Zenginler silah üretiyor. Doğal zenginliğe sahip ülkeleri birbirine düşürüp, aralarında savaş yapmalarını sağlıyorlar. Sonuçta hem silah satıp para kazanıyorlar hem de doğal zenginliklere el koyuyorlar. Uzun lafın kısası dünyada bir sömürü çarkı dönüyor. Dönen bu çarkta en fazla kadınlar eziliyor. Çünkü; dünyada cinsiyete dayalı bir iş bölümü var. Hangi din ve etnik gruptan olursa olsun, sömürünün olduğu tüm toplumlarda kadın, ikinci sınıf bir insan muamelesi görüyor.
Garip ama gerçek, ilkel dönemde sömürü yok!...
Kadın ve erkek eşit haklara sahip insanlar.
Kadınlar eşitliği sömürünün ortaya çıktığı toplumsal düzende kaybetti.İlkel dönemde insanlar ihtiyaçlarını avcılık ve toplayıcılık yaparak karşılıyorlardı. Cinsiyete dayalı bir iş bölümünün olmadığı bu dönemde, kadın ve erkek arasında fiziksel yapının pek farklı olmadığı, dolayısıyla kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin ortaya çıkmadığı toplumsal düzende yaşanıyordu. İnsanoğlunun yerleşik yaşama/tarıma, göçebe/ hayvancılığa dayalı yaşam biçimine geçti. Bu toplumsal düzende de kadın erkek arasındaki eşitliğin devam etmesi, kadının tarımda erkeğin ise avcılık ve toplayıcılıkla egemenliği bir süre daha devam etti. Tarımla uğraşan kadının yerleşik bir yaşama başlaması, hayvancılığın gelişmesi kadınların evcil hayvanların sorumluluğunu alması, kadının eve kapanmasına yol açtı. Canlı yakalanan hayvanların evcilleştirilmesi işini üstlenmesi zamanla toplumsal bir karakter kazandı. Tarihte kadın erkek arasındaki eşitliğin çatlayıp kırılmaya başlaması bu dönemde başlar.
İşçi kadınların eşit ücret ve insanca çalışılacak işler mücadelesi ile her sınıftan kadının eşit bir yurttaş olarak seçme ve seçilme hakkının tanınması, medeni kanunun düzenlenerek kadınların evlilik sözleşmesindeki mağduriyetlerinin giderilmesi, boşanma hakkı, eşit ücret hakkı mücadelesini iç içe geçiren ve kazanıma kavuşturan mücadeleler, bu çelişkiden besleniyordu.
19. ve 20. yüzyıl kadınların kağıt üzerindeki eşitlik haklarını elde etme mücadeleleriyle gösterdi.
Köleci, feodal ve kapitalist toplumda kadın yine öteki, yine ezilen, tecavüz edilen, dövülen, öldürülen bir insan…
Cinsiyete dayalı bir iş bölümü sürdükçe, kadın her daim çile çekmeye devam edecektir. Ta ki insanın insan tarafından sömürülmediği bir dünya var oluncaya dek. Geçmişten günümüze verilen mücadele sonucunda elde edilen kazanımları da yabana atmayalım.
2020 Yılında Erkekler Tarafından 300 Kadın Öldürüldü, 171 Kadın Şüpheli Şekilde Ölü Bulundu
KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU
2020 RAPORU
- 2020 yılı tüm dünyada ve Türkiye’de koronavirüsile birlikte tecrübe ettiği olağanüstü bir dönem ile son buluyor. Bu pandemi sürecinde dünyanın pek çok yerinde olağanüstü koşullara yönelik olağanüstü önlemler alındı. Herkesin evde kalması gerektiği bu süreçte, bu koşullar kadınlar için zorluklar da ortaya çıkardı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri olarak, Mart ayı ile birlikte hayatımıza giren pandemi süreci için dışarıda virüs-içeride şiddet tehlikesine karşı tüm kurumlara yönelik yapılması gereken planların belirlendiği Şiddetten Korunma Kılavuzu hazırlandı. Dünyada ve Türkiye’de salgın henüz sona ermedi. Ancak 2020 yılında yaşadığımız olaylar, bütün zorluklara rağmen kadın mücadelesini daha ileri taşıdı, daha da büyüttü.
- Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi kadın düşmanları ve eşitlik karşıtları tarafından tartışmaya açıldı ve sözleşmeye yönelik saldırılar zamanla arttı. Bu saldırılar devam ederken Muğla’da yaşayan Pınar Gültekin’in vahşice öldürülmesi büyük bir etki yarattı. Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar kadın cinayetlerinin durdurulması ve kadına yönelik şiddetin son bulması için meydanlarda buluştu, kitlesel eylemler gerçekleştirildi. Mücadelemizle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi tartışmaya açmaya çalışan hükümet geri adım attı. Sadece geri adım atmak yetmez diyerek, İstanbul Sözleşmesi’ni tamı tamına uygulatacağız diyerek mücadelemize devam ediyoruz.
- İçişleri Bakanlığı ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümlerine dair gerçekleri açıklamak yerine neredeyse her ay manipülatif açıklamalarda bulundu. Verileri çarpıtma, gerçekleri açıkla dedik. Kadın cinayetlerini durdurmak için 12 ay yeter dedik. Atılması gereken adımların hepsini tek tek açıkladık.
- Bu süreç İstanbul Sözleşmesi’ne ve İstanbul Sözleşmesi’ni savunan kadınlara karşı saldırılar ile devam ederken Konda’nın yapmış olduğu araştırmanın sonuçlarına göre toplumun sadece %7’sinin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını savunduğunu öğrendik. Böylece kadınların mücadelesiyle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması tartışması kapandı. Türkiye’de kadın cinayetlerini durdurma mücadelesi 10 yıldır devam ediyor. Platform olarak, ihtiyacı tespit ettiğimiz 2010 yılından itibaren kadın cinayeti verilerini kamuoyuna açıklıyoruz. Verileri açıklamakla sorumlu olan Bakanlık ise kaç kadının, neden, nasıl, kim tarafından öldürüldüğünü açıklamak yerine, kadın cinayeti verilerinin yanlış hazırlandığını söyleyerek gerçekleri çarpıtmaya devam ediyor. Ancak 2020 yılında nihayet İçişleri Bakanlığı’nın kadın cinayetleri verilerini açıklamasını sağladık. İstanbul Sözleşmesi’ne göre devletin istatistikleri açıklama yükümlülüğü vardır. Kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümleri gerçekliğini açıklamakla birlikte, kadın cinayetlerini durdurmak için somut çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi de devletin görevidir. Bunları sağlamak yerine 2020 yılında LasTesis’i yargıladılar, Kadınları Değil, LasTesis’i Değil, Katilleri Yargılayın demeye, bütün bu görevlerin yerine getirilmesi için de ilgili tüm bakanlıkların, tüm mekanizmaların harekete geçirilmesi için mücadeleye devam edeceğiz.
- Aralık ayının son günlerine geldiğimizde 1 günde 4 kadın arkadaşımız öldürüldü. Aylin Sözer, Selda Taş, Vesile Dönmez, Betül Tuğluk ve öldürülen tüm kadınlar için sessiz kalmıyoruz, kadın cinayetlerini durduracağız diyerek Türkiye’nin dört bir yanında eylemler yaptık. Ankara’da kadın cinayetlerini durduracağız diyen kadınlar gözaltına alındı.
- Bu yıl 300 kadın cinayeti işlenmiş, 171 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur. Öldürülen 300 kadından 182’sinin neden öldürüldüğü tespit edilemedi, 22’si ekonomik, 96’sı da boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak isterken öldürüldü. 182 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor.
2020 yılında kadınlar kimler tarafından öldürüldü?
- 2020 yılında öldürülen 300 kadının 97’si evli olduğu erkek, 54’ü birlikte olduğu erkek, 38’i tanıdık birisi, 21’i eskiden evli olduğu erkek, 18’i oğlu, 17’si babası, 16’sı akraba, 8’i eskiden birlikte olduğu erkek, 5’i kardeşi, 3’ü tanımadığı birisi tarafından öldürülmüştür. 23 kadının ölümüne sebep olan kişilerin yakınlık durumu tespit edilememiştir.
2020 yılında kadınlar çoğunlukla evlerinde öldürüldü
- Kadınların 181’i evinde, 48’i sokak ortasında, 15’i işyerinde, 14’ü de arazide, 11’i arabada, 5’i otelde, 4’ü ıssız bir yerde, 1’i odun deposunda, 1’i kuaförde öldürülmüştür. 20’sinin öldürüldüğü yer tespit edilememiştir. Bu yıl öldürülen kadınların yüzde 60’ı evlerinde öldürüldü.
2020 yılında kadınlar en çok ateşli silahlarla öldürüldü
- 170’i ateşli silahlarla, 83’ü kesici aletle, 26’sı boğularak, 10’u darp edilerek, 2’si yakılarak, 1’i kimyasal madde ile, 1’i de yüksekten düşülerek öldürüldü.
2020 yılında kadınlarınçalışma durumu hala tespit edilemiyor
- Kadınların çalışma durumlarını tespit etmek ise çok zor. Önemli olan bu verinin de basın mensupları tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu ay TÜİK’in açıkladığı verilere göre, ‘ev işleriyle meşgul’ kadınların sayısı bir önceki yıla göre 1 milyon 348 bin azaldı. Böylece TÜİK’e göre işgücü dahi sayılmayan kadınların sayısı Eylül 2020'de 10 milyon 056 bin oldu. TÜİK’in verileri bu şekilde açıklaması, kadın işsizliğinin gerçek boyutunun üzerini örtmeye çalışmaktır. Çalışma hayatına alınmayan ya da istihdamdan uzaklaştırılan kadınlar toplumda oluşan toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, şiddet ve kadın cinayetleri tehlikelerine karşı daha korunmasız hale gelmektedir. Ulaşılabilen veriye göre kadınların 45’i bir işyerinde çalışıyor ve 247 kadının çalışma durumu bilinememektedir.
6284 ve sonuçları
- Şiddet uygulayanlara uzaklaştırma, yakın koruma gibi birçok tedbiri düzenleyen; kadınları maddi olarak güçlendirmekten kimlik bilgilerinin değiştirilmesine kadar birçok hak tanıyan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu yürürlüğe giren 6284 sayılı kanun etkin uygulandığı takdirde kadınları koruyor. Kadınları korumak ve şiddeti önlemek için getirilen 6284 sayılı kanun yasalaşması İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının ardından mümkün olabilmiştir.
- 2020 yılında öldürülen kadınların 263’ünün koruma kararının olup olmadığı bilinmezken; yalnızca 23 kadının uzaklaştırma veya koruma kararı olduğu, 45 kadının polis şikayeti, boşanma aşamasında olduğu biliniyor.
- İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6824’ün tam ve etkin uygulanmasının kadınlar için ne kadar hayati olduğunu tüm bu örnekler göstermektedir. Kadınların etkin korunması için tedbir kararlarının uygulanmalı, süreç takip edilmeli, devletin tüm birimlerinin kadınların haklarını korumalı ve görevini yerine getirmeyen kamu görevlilerinin cezasız kalmamalıdır.
Şüpheli kadın ölümleri derhal aydınlatılmalıdır
- Bir süredir raporlarımızda da açıkladığımız gibi intihar veya doğal ölüm gibi sunulan şüpheli kadın ölümleri ve şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadın sayısında pandemi süreciyle birlikte çok ciddi bir artış yaşanmaktadır. Şüpheli kadın ölümleri, maalesef kadın cinayetlerinden daha da zorlu olabilmektedir. Kadınların öldürülüp öldürülmediği, gerçekten kaza ile mi öldükleri, kadınların toplumsal cinsiyet temelli öldürülüp öldürülmediği (kadın cinayeti olup olmadığı), intihar edip etmedikleri veya intihara sürüklenip sürüklenmediklerinin açığa çıkarılması gerekmektedir.
- 2020 yılında öğrendiğimiz 171 kadının şüpheli ölümleri bir an önce açığa çıkarılmalıdır. Yapılacak şey bellidir; 6284 sayılı koruma kanunu ve İstanbul Sözleşmesi tüm kurum ve kuruluşlarla beraber etkin ve bütünlüklü uygulanmalıdır. Şüpheli kadın ölümlerinin soruşturmaları dikkatli bir şekilde incelenmeli ve hızlıca sonuçlandırılmalıdır.
2020 yılında çok şeyin üstesinden geldik, her alanda mücadeleye devam ettik
Yaşasın Kadınlar:
Mahkeme salonlarında, adliyelerdeyiz
- 2020 yılında da binlerce kadın şiddete maruz bırakıldığı, mücadele etmek istediği, kadınlar öldürüldüğü için Kadın Meclisleri’ne başvurdu. Her ay birçok kadın sosyal medya ve televizyon kanalları aracılığıyla adli başvuruları işleme alınmadığı ve hakları gasp edildiği için “Ölmek İstemiyorum” diyerek topluma sesini duyurmaya çalıştı. Kadın Meclisleri olarak her gün başka bir adliyede adaletin peşinden koştuk, Şule Çet cinayetini açığa çıkardık. Sadece kadın cinayetleri değil, kadına yönelik her türlü şiddet ve çocuk istismarlarına karşı şiddete maruz bırakılanlar ve ailelerinin, yakınlarının yanında olduk. Çocuk istismarı, kadına yönelik her türlü şiddet ve kadın cinayetlerine karşı mücadelemiz devam ediyor.
Fabrikalarda, işyerlerindeyiz
- 2020 yılında İşçi Kadın Meclisleri ile korona önlemlerinin artırılması için mücadeleler verdik. İşçi kadınlar da asla yalnız yürümeyecek dedik. Pandemi döneminde koronavirüsten korunmak için karantina ve izolasyon ile geçirdiğimiz 1 Mayıs’ta sesimizi evlerden pankartlarımızla duyurduk. Evlerde olmamız örgütlü mücadelemizle birlikte özgürlüklerimizi, haklarımızı Türkiye’nin dört bir yanından hatta yurtdışından bile haykırmamız engel olamadı. Tüm Türkiye’den kadınlar İşçiler İçin Ücretli İzin, Kadınlar İçin 6284 Hayat Kurtarır sloganını evlerinden yükseltti. Kasım ayında İşçi Kadın Meclisleri #VestelBoykot kararı alarak, Manisa Vestel’de işten atılan arkadaşlarımızla birlikte göğüs gerdik, onların sesini tüm Türkiye’ye duyurduk. Mağazalarda, marketlerde, tekstil atölyelerinde, fabrikalarda tüm emek veren kadınların uğradıkları hak gasplarına karşı da birlikte mücadele ediyoruz. “Ev işi ile meşgul” bahanesi ile işgücü bile sayılmamaya, ev içi emeğimizin hiçe sayılmasına karşı mücadele ediyoruz. İşsizliğe, güvencesiz, esnek çalışma koşullarına, daha düşük ücretle çalıştırılmaya, kıdem tazminatı gaspına, sendikasızlığa karşı mücadele ediyoruz. İşçi Kadın Meclisleri işçilerin işlerine iade edilmesi, gasp edilen hakların iade edilmesi ve işçilere Covid-19’dan korunacak tedbirlerin sağlanması için çalışmalarını yürütmeye devam ediyor.
Okullarda, üniversitelerdeyiz
- İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılar devam ederken Üniversite Kadın Meclisleri ile eylemlerde güçlerimizi birleştirdik. ResmiGazete'de yayımlanan 2021 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'na göre sadece kadınlara yönelik açılması planlanan bir "kadın üniversitesi" projesi olduğu öğrenildi. Sakarya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ebubekir Sofuoğlu’nun üniversiteler ile ilgili “fuhuş evi” benzetmesi kadınların özgür ve eşit yaşamına karşı saldıran sözlerden sadece biriydi. Tüm bu saldırılara rağmen üniversitelerinde örgütlenen kadınlar, toplumsal cinsiyet eşitliğini çıkarmaya çalıştıkları üniversitelerde, meydanlarda hakları ve özgürlükleri için mücadeleye devam ediyor. Cinsiyetçi ve gerici eğitime karşı, eşit yaşam hakkımız için mücadelemizi her kampüse yayacağız.
*Raporumuz:Her ay basına yansıyan kadına yönelik şiddet haberlerinde davalar, yeni yaşanan olaylar ve kadın hareketine dair ayrıntılar yer almaktadır. Kadın cinayeti haberleri şikayete bağlı olmaksızın direkt kamuya yansırken; cinsel şiddet ve çocuk istismarı haberlerinin ortaya çıkması, gerek bu suçların üstünün örtülmesi gerek soruşturma ve dava süreçlerinin devam ediyor olmasından dolayı net sayının belirlenmesi zorlaşmaktadır. Dolayısı ile çocuk istismarı ve cinsel şiddet verileri açıkladığımız ve basına yansıyan haberlerden çok daha fazla olduğunu belirtmek isteriz. İstanbul Sözleşmesi kapsamında devletin ilgili mercilerinin tespit etmesi ve buna göre şiddetle mücadele yöntemlerini belirlemesi gerekirken; söz konusu makamlar bunları düzenli yapmamaktadır. Bizler, basına yansıyan ve doğrudan bize gelen başvurular halini derleyerek bir sayıya ulaşıp, bu çerçevede raporumuzu hazırlıyoruz. Kadın Cinayeti raporumuzu Femicide kavramına göre ele alıyor, bir araya getiriyor ve değerlendiriyoruz. Yani Femicide kavramına göre; “embriyodan cenine, bebekten çocuğa, erişkinden yaşlıya kadar tüm kadın cinsiyetteki bireylerin sadece cinsiyetlerinden dolayı ya da toplumsal cinsiyet kimliği algısına aykırı eylemleri bahane edilerek, bir erkek tarafından öldürülmesi ya da intihara zorlanmasıdır. Femisidler salt kadın cinsiyetteki insanların öldürüldüğü cinayetler olarak algılanmamalıdır. Nefretle işlenen bu cinayetlerde, saldırıya uğrayan şey kadın kimliğidir.”
SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK
8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN