Reklamı Geç
Advert
Advert
Advert
Advert
HRİSTİYANLARIN  ‘’NOEL BAYRAMI’’ DEĞİL,  TÜRKLERİN  ‘’ÇAM BAYRAMI’’  KUTLU  OLSUN!...
Faik MEKİK

HRİSTİYANLARIN ‘’NOEL BAYRAMI’’ DEĞİL, TÜRKLERİN ‘’ÇAM BAYRAMI’’ KUTLU OLSUN!...

Bu içerik 5821 kez okundu.

 

    Çam Bayramı, Türklerden (Hunlardan) Hristiyanlara geçti. Adı Noel oldu. Türklerin Çam Bayramı, Noel Bayramı olarak dünyaya yayıldı.

YENİ YIL KUTLAMA GELENEĞİNİN KÜLTÜRÜMÜZDEKİ YERİ

    Eski Türklerde kutlanan çam bayramını Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ şöyle anlattı: "Eski Türkler için (yaşam) çam ağacı, yerin altından gökteki tanrıya kadar uzayan bir hayat ağacıydı. 21 Aralık günü en uzun geceyi yaşarız. 22 Aralık'ta günler yeniden uzayacak. Güneş ışıklarını dünyaya daha fazla verecek, dünyayı daha fazla aydınlatacak. Bunu çam bayramı olarak kutluyorlar. Bir çam ağacı getirip evin bir köşesine koyuyorlar, dibine bazı hediyeler koyuyorlar, üstünü ise çeşitli dal ve bezlerle süslüyorlar. Bu bir nevi adaktır, tanrıya şükürdür. Aileler bir araya geliyor. En güzel yemekleri yapıyorlar, çeşitli oyunlar oynayıp yarenlik sergiliyorlardı."

    Yılbaşı kutlamalarına karşı çıkan yobazlar bunu bilmez

    Eski Türklerin bu adetleri, Hıristiyanların Noel hazırlıklarına benzemesi ilginç!...

     Çığ bu konuya şöyle açıklık getiriyor. "Evet, Hunlar Avrupa'ya gidince bu eski çam geleneğimizi orada da sürdürdüler. Hıristiyanlar bu bayramı Hunlardan öğrendiler. Hatta 300 yıllarında İznik'te toplanan Hıristiyan din adamları ve ileri gelenleri 'İsa her yıl yeniden doğuyor ve bizi aydınlatıyor' diyerek Noel'i başlatıyorlar. Yani aslında Türklerin geleneği olan bu çam bayramını kendi gelenekleri yapıyorlar. Yılbaşı kutlamalarına karşı çıkan yobazlar bunu bilmez."
 

YENİ YIL ŞARKISI

Yeni yıl yeni yıl yeni yıl yeni yıl
Bizlere kutlu olsun
Yeni yıl yeni yıl yeni yıl yen
i yıl
Sizlere mutlu olsun

Eski yıl sona erdi
Yepyeni bir yıl geldi
Bu yıl olsun mutlu bir yıl
Bu yıl olsun hey hey

Kardeşiz biz hepimiz
Bitmesin hiç sevgimiz
Aramızda dargınlık yok
Aramızda hey hey

Mutlu olsun insanlar
Mutlu olsun tüm evren
Yeni yılda hep birlikte
Yeni yılda hey hey


   Nardugan: Türklerde yeni yılın ilk günü kabul edilen Nardugan sözcüğü köken olarak Moğol dilinde Nar (Güneş) ve Türkçe deki Tugan (Doğan) kelimelerinin birleşiminden oluşmuş bir kelimedir.

    Nardugan aynı şekilde Antik Yunan’da Dionysos Şenlikleri olarak, Roma’da ise Satürnalya olarak kutlanırdı. Aynı Mısır mitolojisinde olduğu gibi Türk mitolojisinde de gece ile gündüz savaş halindeydi.

    Türk mitolojisinde gündüzün geceyi bu savaşta yendiği, en uzun gece olan 21 aralıktan sonra güneşin daha çok görünmeye başladığı, gündüzlerin uzadığı ilk gün olan 22 aralık, yeni yılın ilk günü Nardugan’dır.

Nardugan’da, Türk mitolojisinde ölümsüzlük sembolü olarak kabul edilen Akçam ağaçları süslenir, bu ağaçların etrafında geleneksel oyunlar oynanır, şarkılar söylenir ve eğlence düzenlenirdi.

Çam Bayramı

   Çam ağacının Türklerde ölümsüzlük sembolü olması ve inanışa göre tüm insan ırkının türediği ağaç olması sebebiyle kutsal kabul ediliyordu.

   Türk mitolojisinde Güneş ve Ay, Tanrı Ülgen’in emrindeydi. Ay yılı esasına göre 25 Aralık’ta gündüz geceyi yeniyordu ve insanlar bu tarihte geri verilen güneş için Ülgen’e teşekkür ediyorlardı.

   Yeni yılda dualarının kabul edilmesi için Ülgen’in çok sevdiği bir çam ağacının dallarına renkli kurdeleler, çaputlar bağlayarak süslüyor ve yanına hediyeler bırakıyorlardı. İnsanlar aydınlığın karanlığı yenmesini kutluyordu.

   Bazı kaynaklar mitolojide Ülgen’in gösterişli ”kırmızı” bir kaftan giymesi ve dış görünüşünden ( kaftan, şapka, kuşak, çizmeler) yola çıkarak, Ded Moroz, Santa Claus veya Noel Baba’nın aslında tamamen Türklere ait olduğuna yer vermiştir.

   Doç. Dr. Haluk Berkmen, araştırmalarına göre Noel Ağacı süsleme geleneğinin kökenini İslamiyet öncesi Asya Türklerine ait Hayat Ağacı inancına dayandırmıştır. Akçam ağacının kış mevsiminde dahi yapraklarını dökmemesi ve sürekli yeşil kalması sebebiyle Türkler’de ”hayat ağacı” diye adlandırılmıştı.

Türk Mitolojisi'nde Hayat Ağacı

Hayat  Ağacı dünyanın merkezini sembolize eder. Yer altı, yeryüzü ve gökyüzünü dikey bir merkezde birleştirir. Kutlu bir dağın tepesinden yükselerek cennete ulaştığına inanılır.

En önemli özelliklerinden biri meyvesiz oluşudur. Ama bu beslemediği anlamına gelmez tersine gövdesinden ve dallarından çıkan öz suyuyla besleyen bir ağaçtır Hayat Ağacı. Bu anlamıyla onu minik bir bebeğin annesine benzetmek yanlış olmayacaktır. Bir anne fedakarlığıyla kendisine ihtiyaç duyan tüm canlıları ayakta kalıncaya kadar besler. Ve onun özsuyu, anne sütü gibi en faydalı besindir.

   Doğumun ve ölümün simgesidir bu nedenle…

   Çocuğu olmayan kadınlar onun köklerinin dibinde Tanrı’ya yalvarır, onun doğurganlığı ve besleyiciliğine sığınarak teselli bulmaya çalışır.

    Mezarların başına ağaç dikmek de yine ölüleri onun kollarına bırakmak, ona emanet etmekle eşdeğerdir.

   Türklerin ağaca adak için bez bağlaması bu çağlardan geliyor.

   Geleneklerin, kuşaktan kuşağa bazı değişikliklere uğrayarak günümüze kadar geldiğine tanıklık eder.

    Bahsi geçen araştırmada Hayat Ağacı inancının Amerika yerlilerinde de bulunmasına değinilmiştir. Bu konuda Amerikan Navajo yerlilerine ait bir çizim ile bir Asya Türkünün işlediği halı karşılaştırılmış, bu yerlilerin de Türkler gibi bir doğa dini olarak kabul edilebilecek Şamanlığa inandıkları vurgulanmış ve benzerliğe dikkat çekilmiştir.

   Ayrıca Hayat Ağacı ve insan ırkının ağaçtan türediği ve buna benzer birçok konuda Türk mitolojisi ile İskandinav mitolojisi arasındaki benzerlikler olduğu söylenmektedir.

OSMANLIDA AĞAÇ SÜSLEME

   Nahıl, üzeri yaprak, çiçek, meyve, renkli kâğıt ve mumlarla donatılmış olan bir süs ağacıdır.

   Osmanlı'da da ağaç süslemelerinin yapıldığını belirten Sinan meydan, saray düğünlerinde, bal mumundan yapılarak gelinin veya sünnet çocuğunun önünde götürülen "nahil" adı verilen süslü ağaçlar olduğunu söyledi.

    "Osmanlı'da özellikle saray düğünlerinde bal mumundan yapılarak gelinin veya sünnet çocuğunun önünde götürülen süslü ağaçlar vardır. Bunlara "nahil" denir.

    Osmanlı'da sünnet veya gelin alayı önünde ve yanlarında taşınan nahiller çeşitli büyüklüktedir. Alayın önünde götürülen nahillerin yüksekliği 9 ile 25 metre arasında değişir.

ÇAM BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!...

 

Kaynaklar: Doç. Dr. Haluk Berkmen –  Muazzez İlmiye Çığ 

 

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
MÜZİNE, DEVREK PAZARINA İNDİ
MÜZİNE, DEVREK PAZARINA İNDİ
RÜŞTÜ ONUR’U ÖZLEMLE ANIYORUZ
RÜŞTÜ ONUR’U ÖZLEMLE ANIYORUZ