Kahramanmaraş’ta Alevilere yönelik 19 Aralık’ta başlayan ve 26 Aralık 1978’de sona erenMaraş Katliamı’nın üzerinden 42 yıl geçti.
19/26 Aralık 1978’de faşistler tarafından gerçekleştirilen MARAŞ KATLİAMI 42 yılı geride bıraktı. Katliam, kendini savunma olanağı bulunmayan çok sayıda insanın acımasızca öldürülmesi olayıdır. Maraş’ta bu katliamı yapanlar ne Hristiyan’dı ne Yahudi ne Ermeni ne Yunan… Bunları yapanlar; aynı mahallede aynı sokakta oturan kapı komşusu, sözüm ona namaz kılan insanlardı. Kapı komşusunu çoluk/çocuk, genç / yaşlı demeden canice öldüren bu kinin, bu öfkenin kaynağı gericilik/yobazlıktan başka bir şey değildi. Aslında bu fitili ateşleyen 12 Eylül faşizminin alt yapısını oluşturan CIA destekli kontrgerilla / derin devletten başkası değildi. Tıpkı 12 Mart muhtırasına giden yolda derin devlet tarafından yakılan İstanbul Kültür Sarayı gibi…
Resmi rakamlara göre 111 kişinin yaşamını yitirdiği katliamda, dernek ile parti binalarının yanı sıra 800 civarında ev ve işyeri yakılıp yıkıldı. Katliamda yer alıp sonraki yıllarda milletvekili olan bile oldu. 23 yıl süren davalar sonunda 22’si idam, 7’si müebbet321 kişi 1 yıl ile 24 yıl arasında hapis cezaları aldı. Ceza alanlar sonraki yıllarda birer birer serbest bırakıldı. Çorum, Sivas ve benzeri katliamlar hep aynı gericiliğin imza attığı katliamlardır.
Alevilik; Anadolu ve Mezopotamya halklarının, dinler üstü, ırklar üstü, sosyal hayatta eşitlikçi, paylaşımcı, inancıdır
Sözlü bir geleneğin kutsal taşıyıcıları, bilimi, ışığı, sevgiyi, haklının yanında haksızın karşısında durmayı ibadet olarak saymış olan Aleviler, yüzyıllardır horlanmış, dışlanmış,kakılmış, ötekileştirilmiş, katliam, sürgün, yalan ve iftiralarla yaşamaya mahkûm edilmiş, tüm bu zulümlere rağmen yılmadan mücadele etmeyi ve direnmeyi sürdürmüşlerdir. Aleviler, eline, diline, beline desturuyla yarın yanağından gayri her şeyin ortak olduğunu savunmuş, birlik ve dayanışmayı bir öğreti olarak benimsemiş, kadim bir geçmişin mirasçıları olarak iyi ve güzeli yaşamlarına uyarlamayı bilmiş bir halktır.
Formun Altı
Katliam tanıkları
Böyle acılar bir daha yaşanmasın
Ünal Ateş: İlkokul ikinci sınıf öğrencisiydim. Öğretmenimiz Ali Rıza İşbilir, teneffüse çıktığımızda gitti. Bir daha da gelmedi. Ali Rıza Hoca, Saygılı köyünden Sünni kökenliydi. Sol görüşlü olduğu için kızlarıyla katledildi. Babam yedi yetişkin, dört çocuğu bir arabaya bindirip şehirden çıkardı. Eğer bir saat geç kalmış olsaydık büyük ihtimalle şu an yaşıyor olmayacaktık.”
Müslüm İbili: 19 yaşındaydım. Maraş olaylarının öncesinde bir hazırlık süreci vardı. Erzincan’da, Malatya’da, Sivas’ta kontrgerilla bu tür olaylar çıkarmaya çalıştı ancak Maraş üzerinde başarılı oldu. Bir hafta devlet yoktu. Yaralarımız hâlâ taze. Çünkü adalet yerini bulmadı. Maraş katliamı aydınlatılamadığı için Çorum, Sivas, Gazi yaşandı.
‘BERABER BÜYÜDÜK’
Bayram Bozay: Bizi katleden, kapımıza bizi öldürmek için gelen çocuklarla beraber okudum ben. Sünni olan komşumuzun duvarından küt küt diye sesler geliyordu. Duvarı delip bizim evi yakmak için harekete geçmişlerdi. Ne kadar acı bir olay ki yirmi yıldır fakirler diye babam her bayramda onların çocuklarına, eşine elbise alırdı, yardım ederdi. Bu insanlar gelip orada
Maraş Katliamının üzerinden 42 yıl geçti. Geçen 42 yılı anlatan katliam tanıkları o günden bugüne acıların tazeliğini koruduğunu söyledi.
Maraş Katliamı tanıklarından Mehmet Kalay(80), ailesinden onlarca kişiyi katledildiğini ifade ederek yaşananın vahşet olduğunu belirtti. Katliamın Ökkeş Kenger tarafından yapıldığını iddia eden Kalay, askerin katliamı izlediğini söyledi.
Bir diğer katliam tanığı Elif Tercanlı ise çok büyük acılar yaşandığını belirterek, komşularının katliama nasıl katıldıklarını anlattı. Katliamı gerçekleştirenlerin “Alevilere ölüm, Kürtlere sürgün” sloganıyla mahallelere girdiklerini belirten Tercanlı, komşularının yemeklerine zehir katarak, gaz döküp evi yakarak öldürmek istediğini, kendilerini hızır’ın koruduğunu söyledi. Tercanlı, bir daha böyle katliamlar yaşanmasın dedi.
Maraş sokaklarında sadece Aleviler değil, insanlık katledildi.
- Maraş’ta insanlar diri diri yakıldı.
- Başları baltayla kesildi.
- Çocuklar tekmelendi.
- Hamile kadınların bebeği düştü.
İnsanlık dışı bir katliam sonrasında görüntüler yürekleri dağladı. Kim olursa olsun, insanlar katledilmişti.
Murtaza Demir’in kaleminden MARAŞ KATLİAMI
ÖNCE CİNAYET İŞLEYECEKLERİ EVLERİ İŞARETLEDİLER
Katliamdan bir hafta önce, görevli olduklarını söyleyen birtakım kişiler, Alevi ve solcuların oturdukları semtlerde, bir tür nüfus sayımı yaptıklarını söyleyerek konutları dolaşır, evde kaç kişinin oturduğunu sorar ve yeni numara verdikleri kapıları kırmızı boyayla işaretlerler. Başka bir bölgede başka bir grup, bu kez PTT görevlisi olduklarını ve mektupların kaybolmaması için çalışma yaptıklarını söyleyerek kapılara boyalı işaretler koyarlar.
SONRA CAMİLERE AZ TESİRLİ BOMBALAR ATTILAR
Dinci ve ırkçı faşizmin en çok başvurduğu provokasyonlardan biri de dini ve camiyi kullanmaktır. Maraş katliamı öncesinde de öyle yaptılar. Özellikle ibadethanelere patlayıcı madde atıyor, “dinsiz solcular yaptı” diyerek propaganda yapıyor, miting ve yürüyüşlerle katliama ortam hazırlıyorlardı.
SONRA…
ÜGD (Ülkücü Gençlik Derneği) tarafından getirilen “Güneş Ne Zaman Doğacak” adlı film 16 Aralık 1978 günü Çiçek Sinemasında gösterime girer. Saat 20.00’deki seansın sonuna doğru içeriye tesirsiz bir bomba atılır. İçerdekiler; “Müslüman Türkiye, Milliyetçi Türkiye, Başbuğ Türkeş, Komünistler Moskova’ya, katil iktidar” sloganlarıyla dışarı çıkar, PTT ve CHP binalarına saldırırlar.
21 Aralık günü sol görüşlü Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu adlı öğretmenler öldürülür. Ertesi gün cenazeler kaldırılacaktır. Irkçı-dinci faşistler; ‘Komünistler, Aleviler Cuma namazında camileri bombalayacak, Müslümanları katledecekler. Bunun hazırlığını yapıyorlar. Müslümanları katliamdan korumak için toplanalım’ diyerek çağrı yaparlar. Bu arada Maraş Müftüsünün de resmi araçla kentte dolaştığı, halkı kışkırttığı bildirilir.”
GENÇ YAŞLI DEMEDEN…
Aynı felaketi, aynı kini ve katliamı yaşayan biri olarak, katliamın tanıklıklarını yazarken yüreğim kanayıp durdu. O yüzden buraya sadece bir tanıklığı aldım…
MAVİŞ TOKLU ANANIN TANIKLIĞI:
“24.12.1978 Pazar günü, saat 10.00 sıralarında mahallemizin muhtarı Mehmet Yemşen ile Fevzi Görkam’ın başında bulunduğu saldırganlar, ‘Allah Allah komünistlerin kökünü kazıyacağız, büyük-küçük demeyin kafaların ezin’ diye bağırıyorlardı. Muhtarın elinde silah ve bayrak, diğerlerinin elinde silah, patlayıcı, gaz, benzin, sopa gibi saldırı malzemeleri vardı. Evime hücum ettiler, kapıyı kırarak içeri girdiler. Odada oturan kocamı (Kalender) alıp bahçeye çıkardılar. Ben de arkalarından koşarak çıktım. Muhtara ‘Aman etmeyin eylemeyin, kocamı öldürmeyin, çoluk-çocuğumu meydanda koymayın’ diye yalvardım. Muhtar bana dönerek, ‘Çocukları götür, Karaoğlan beslesin, kocanı Karaoğlan’a kurban kesiyorum’ dedi. ‘Karaoğlan kim?’ dedim; ‘Ecevit’ diye cevap verdi.
Sonra yakınımızda oturan kardeşim Hüseyin Toklu’yu getirmek için evini sardılar ve kardeşimi dışarı çıkardılar. Muhtara yalvarıp-yakardım; ‘kocamı öldürdün bari kardeşimi öldürme’ dedim. Muhtar; ‘Hüseyin’i de Karaoğlan yoluna kurban ediyorum. Biz Karaoğlan yoluna bu sene kurban keseceğiz, bayram günü gelmiş’ dedi ve kardeşimi de işkence ederek öldürdüler.
Sonra karşımızda oturan ve bir gözü görmeyen çok yaşlı Cennet Çimen’in evine gittiler. Bu kadını ‘gel nene gel’ diyerek dışarı çıkardılar. Cennet kadın gözleri görmediği ve yaşlı olduğu için öldürülenlerden ve yakılanlardan habersizdi. Cuma Yalçın ile Nuri Boğa tornavidayla Cennet kadının gözlerini oydular, sonra silah sıkarak öldürdüler. Yakında bulunan helânın çukuruna baş üzerine atıp, üzerine at arabasını devirdiler. Daha sonra hem bizim evi, hem diğer evlerin tümünü yaktılar. (…) askerlere haber vermek ve sığınmak üzere yola çıktım, yolda Mustafa Göktaş bir elini İbrahim Usta’nın boynuna sarmış, diğer elinde de tabanca tutuyordu. Mustafa Göktaş İbrahim Usta’ya; ‘Senin kanını evime akıtmayayım’ diyordu. Götürdü, saldırganların içine itti, saldırganlar İbrahim’i dövmeye başladı, sonra öldürdüler.”
Öldürdüler, öldürdüler… ‘Büyük büyük adam’ oldular, devlet adamı ve milletvekili oldular. Öldürttüler; “Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz” dediler. “Kurşun atan da, kurşun yiyen de kahramandır” dediler… Kahraman oldular…
Kahraman, “Kahramanmaraşlılar…”
Kaynak: Murtaza Demir / Odatv.com