Ulusal Egemenlik ya da millî hâkimiyet, devletin gücü olan egemenliğin doğrudan doğruya ulusa ait olmasıdır. Ulusal egemenliğin var olduğu devletlerde, kurucu ve yönetici güç bazı kişilerde ya da belli gruplarda değil halktadır. Ulusal egemenliğin en önemli göstergelerinden biri meclis ve onu oluşturan demokratik seçimlerdir. Uluslar bu sayede kendi egemenliklerini oluşturabilirler.
Ulusal egemenlik kavramı, devlet ve egemenlik kavramları oluştuğundan beri pek çok siyaset bilimci ve filozof tarafından ele alınmıştır. Günümüz dünyasının pek çok devleti, ulusal egemenlik ilkesine dayalıdır.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TEN TARİHİ UYARI:
Egemenliğinizi asla bir şahsa/tek adama vermeyin!...
‘’Yeni Türkiye devleti bir halk devletidir, halkın devletidir. Geçmiş dönemde ise bir kişinin devlet idi, kişilerin devleti idi. Bir milletin dünyadan tümüyle silinmesi, bir milletin insanlık topluluğundan tümüyle yok edilebilmesi için Nuh Tufanı kadar olağanüstü güç olaylarının gerçekleşmiş olması gerekir. Fakat kişiler kendiliğinden alçalmaya mahkumdur…’’ (Atatürk’ün 13 Ağustos 1923’teki Meclis konuşması)
ESAS OLAN SULTANIN (SARAYIN) DEĞİL,
HALKIN (TBMM) EGEMENLİĞİDİR
Atatürk, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açıp, ‘’Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’ diyerek; halkın egemenliğini kurmak için cumhuriyetin temelini attı. 1923’te cumhuriyeti ilan ederek saray saltanatını yıkıp, halkın saltanatını kurdu. Saltanatta kul, cumhuriyette birey olmak esastır. Sultanlık tehdide ve korkuya dayanan bir yönetimdir. ‘’Milletin varlığını tanımayı küçüklük sayanlar, kendilerinin Allah’ın gölgesi olduğunu iddia gafletinde cüretinde, sahtekarlığında bulunanlar en sonunda bu kutsal varlığa (millete) ilk defa bu şehirde saygıya mecbur edilmiştir.’’ (1924 Amasya)
Atatürk 1927 yılında İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda halkına şöyle seslenmişti. ‘’ Artık bu saray Allah’ın gölgelerinin değil, gölge olmayan, gerçek olan milletin sarayıdır. Ve ben burada milletin bir ferdi, bir misafiri olarak bahtiyarım.’’
FAŞİZME KARŞI HALKIN ADAMI (ATATÜRK)
‘’Emperyalizm ölüme mahkumdur.’’ …
‘’Demokrasi insan ırkının ümididir.’’ …
‘’Yeni Türkiye’nin temelinde fikir aynen budur. Biz ne zor kullanmak ne de fetih istiyoruz. Yalnız bırakılmamızı ve kendi ekonomik siyasal kaderimizin belirlenmesine izin verilmesini istiyoruz. Yeni Türk demokrasisinin tüm binası bunun üzerine kurulmuştur. Şunu da ilave edeyim ki, bu demokrasi, Amerikan düşüncesini temsil eder; şu farkla ki, siz kırk sekiz devletsiniz, biz bir tek büyük devletiz.’’(Atatürk13 Temmuz 1923)
ATATÜRK TEK ADAM/BAŞKANLIK SİSTEMİNE KARŞIYDI
Amerika’nın başkanlık sistemine karşı olan Atatürk kendisinin, cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığı birleştirip ’’BAŞKAN’’ olmasını isteyenlere, 2 Ekim 1930’da şöyle seslendi.
’’Arkadaşlarımız içinde başkanlık yapacak kişi çoktur. Fakat bütün bu arkadaşlarım dahil olduğu halde, milletin genel eğilimi, benim şu veya bu zorunluluk karşısında başbakan olmam gerekirse bu görevi büyük bir tevazu ve minnetle yapmaya hazırım. Bu takdirde benim aynı zamanda cumhurbaşkanlığını üzerimde bulundurmamın elbette kanuni imkanı yoktur.(…) Amerikan sistemini (başkanlık) memleketimizde uygulamayı hiç hatırıma getirmedim. Sistemsiz ve kanunsuz biçimde cumhurbaşkanlığıyla başbakanlığı birleştirmeyi asla düşünmedim ve düşünecek adam olmadığım bütün milletçe malumdur zannederim.’’ (Atatürk’ün Bütün Eserleri)
‘’Şaşarım o efendilerin perişan akıllarına! Hep biliyoruz ki memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu şahsi idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın başlıca nedenlerinden biri de odur…’’ (Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri H. R. Soyak)
ATATÜRK GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE IŞIK TUTARAK UYARIYOR
‘’Millet egemenliği ilelebet devam edecektir. (…) Annemin mezarı önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum. Bu kadar kan dökerek milletin elde ettiği egemenliğin korunması ve savunulması için gerekirse validemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Milletin egemenliği uğrunda canımı vermek benim için vicdan ve namus borcu olsun.’’ (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri)
Atatürk 98 yıl önce cumhuriyeti kurarken cumhuriyetin gelecekte yaşayacağı tehlikeleri de görüp, bizleri uyarmıştı. Maalesef Atatürk’ün tüm uyarılarına rağmen BAŞKANLIK sistemine geçildi. Üzgün olmak bir şey değiştirmez.
Atatürk’ün ‘’Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’’ sözünden ne anlaşılıyor. Milletin egemenliği, İsmi/cismi, sıfatı ne olursa olsun; hiçbir mevki/makama vermemek, demektir.
ATATÜRK’ÜN GÜNÜMÜZE IŞIK TUTAN UYARILARI
‘’Millet, egemenliğini değil, EGEMENLİĞİN BİR ZERRESİNİ DAHİ başkasına terk edip bırakmanın neden olabileceği felaketin, yok olmanın, zararın elemini her an kalp ve vicdanında hissetmektedir.’’
‘’Egemenlik hiçbir zaman mana, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve belirtide ortaklık kabul etmez.’’
‘’UNVANI İSTER HALİFE OLSUN, İSTER BAŞKA BİR ŞEY OLSUN, HİÇ KİMSE bu milletin yazgısına ortak çıkamaz. Millet hiç mi hiç buna göz yummaz. Bunu önerecek hiçbir milletvekili bulunamaz.’’
‘’ TBMM, yalnız ve yalnız milletindir. Milletin seçtiği milletvekillerinden oluşur. Bu meclis yalnız ve yalnız milletin emrine boyun eğmek zorundadır. İSMİ VE MAKAMI NE OLURSA OLSUN MİLLET BU HAKKINI BİR ŞAHSA VE MAKAMA TESLİM EDEMEZ.’’
‘’Şimdiye kadar milletimizin başına gelen bütün felaketler, kendi kader ve alın yazısını BAŞKA BİRİSİNİN ELİNE TERK ETMESİNDEN kaynaklanmıştır.’’
Kaderini, KENDİNİ ZİNCİRE VURAN ŞAHISLARA terk eden milletler, O ŞAHISLARIN keyif ve emellerine oyuncak olmaya karar vermiş, razı olmuş sayılırlar. Bu türlü milletler, talihlerini ellerine bıraktığı insanlar başarılı oldukça, o insanların daha kuvvetli baskısı altında kalırlar. Başarılı olamazlarsa felaket yıkım, yalnız o insanların değil, onlara tabi olan toplumun başına gelir. O halde her iki ihtimalde de böyle bir millet felakete maruz ve mahkumdur.’’
‘’Vatanınızda, HERHANGİ BİR ŞAHSI, istediğinizi sevebilirsiniz; kardeşiniz gibi, arkadaşınız gibi, babanız gibi, evladınız gibi, sevdiğiniz gibi sevebilirsiniz. Fakat bu sevgi sizi, milli varlığınızı, bütün sevgilerinize rağmen HERHANGİ BİR ŞAHSA, herhangi bir sevdiğinize vermeye sebep olmamalıdır. Bunun aksine hareket kadar büyük hata olmaz.’’
‘’Esas kıymeti kendine veren ve mensup olduğu millet ve memleketi ancak şahsiyeti ile ayakta gören adamlar milletlerin mutluluğuna hizmet etmiş sayılmazlar. Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler, milletlerini yaşatmak ve ilerlemek imkanlarına eriştirirler. GİDİNCE İLERLEME VE HAREKET DURUR ZANNETMEK GAFLETTİR.’’
‘’Millete dost görünüp de ilk fırsatta iktidar mevkiine geçtikten sonra onun gerçek ihtiyaçlarını düşünecek yerde memleketi kendi istediği yola götüren, laf anlamayan, yetkili kimselerin yol göstermesine kulak asmayan; MİLLETİN KUVVETLERİNİ ŞAHSINA BAĞLAMAYA ÇALIŞAN kahraman yüzlü insanlardan oldukça çok zarar çekildi.’’ (Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara 1999)
‘’TÜRKİYE’DE GERÇEK BİR DEMOKRASİ KURULAMAZSA GELECEKTE BİR CUMHURBAŞKANININ REJİMİ DEĞİŞTİREBİLECEĞİNİ ÖNGÖRMÜŞTÜ’’
‘’Devlet reisliğine gelen bilhassa güçlü, faal olur, devlet ve millete kendi şahsına muhabbet kazandıracak büyük hizmetler yaparsa, görünüşte cumhuriyet şekline gayet hürmetkar, bağlı görünürse tehlike büyür. İstenmediği halde devletin gerçekte şekli değişebilir. Bu yeni şeklin yeni ismini takınması zaman meselesi olur. (…) Milletin şahıslara, kendini unutacak ve kendini kaptıracak kadar mağlup olması iyi sonuç vermez.’’ (Afet İnan, ‘’Atatürk ve Cumhuriyet İdaresi’’), (Atatürkçülük Nedir? İstanbul 1965)
Kıssadan hisse çıkaracak olursak; Atatürk ‘’TEK ADAMLIĞA’’ ve ‘’diktatörlüğe’’ yol açacak değişikliklere karşıydı. Kendisine yapılan ‘’halifelik’’ ve partisinin ‘’sürekli reisliği’’ tekliflerini de reddetti.
Kaynak: Sinan Meydan
DÜNYAYI VERELİM ÇOCUKLARA
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
Allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
Oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
Dünyayı çocuklara verelim
Kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
Hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
Bir gün de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
Çocuklar dünyayı alacak elimizden
Ölümsüz ağaçlar dikecekler...
……………………………….. Nazım Hikmet
23 Nisan emperyalizme başkaldırıdır.
23 Nisan halkın egemenliğidir.
23 Nisan ulus olma bilincidir.
23 Nisan milli iradedir.
23 Nisan armağandır.
23 Nisan Atatürk’tür.
23 Nisan, düğün dernek değildir. Bir matem hiç değildir.
23 Nisan bir ulusun yaşama sevincidir.
Artık, siyasal İslamınattığı adımların temposunun yükseldiği, Atatürk ve Cumhuriyet değerlerini hedef alan gerici saldırıların yoğunluk kazandığı bir süreçten geçiyoruz.
-Ne mi yapmalıyız?
-Atatürk Gençliğe Seslenişi’ndegörevimizin ne olduğunu söylüyor.
GÖREVİMİZ, BAĞIMSIZLIĞIMIZI VE CUMHURİYETİMİZİ
SONSUZA KADAR KORUMAK VE SAVUNMAKTIR
Atatürk'ün Gençliğe Seslenişi:
Ey Türk gençliği! Birinci görevin Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin tek temeli budur. Bu temel senin en değerli hazinendir. Gelecekte bile, seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır. Birgün bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunluluğuna düşersen, göreve atılmak için, bulunduğun durumun olanak ve şartlarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve şartlar, çok elverişsiz bir özellikte ortaya çıkabilir. Bağımsızlık ve cumhuriyetini yok etmek isteyecek düşmanlar, bütün dünyada eşi görülmemiş bir galibiyetin temsilcisi olabilirler. Zorla ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri ele geçirilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve ülkenin her köşesi eylemli olarak ele geçirilmiş olabilir. Bütün bu koşullardan daha acı ve daha tehlikeli olmak üzere, ülkenin içinde iktidara sahip olanlar duyarsızlık, sapkınlık ve hatta ihanet içinde bulunabilirler. Üstelik bu iktidar sahipleri, kişisel çıkarlarını işgalcilerin siyasi istekleriyle birleştirebilirler. Ulus fakirlik ve çaresizlik içinde yorgun ve bitkin düşmüş olabilir.
Ey Türk geleceğinin evladı! İşte, bu durum ve şartlar içinde bile görevin Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Gereksinim duyduğun güç damarlarındaki asil kanda bulunmaktadır!
Y A Ş A S I N
T Ü R K İ Y E
C U M H U R İ Y E T