Unecco araştırmasına göre dünyada en çok görünmek istenen Küba Cumhuriyeti, Karayiplerde bir ada ülkesidir.
Ben de Küba’yı görme kervanına katılarak, 27 Ocak 2018, saat 02.30’de İstanbul Atatürk Hava Limanı’ndan THY tarifeli seferi ile yedi gün, dokuz gece sürecek, Küba yolculuğum başladı.
Sabah 08.00’de Havana Hava Limanı’na konduk. Rutin işlemlerin ardından yerel rehberimiz eşliğinde aracımıza binerek, Matanzas vilayetine geçiyoruz. Sahil rotasını takip ederek yüksekçe bir yerde fotoğraf çekim molası verdik. Çekim sonrası Varadeno sahil bölgesine ulaşarak öğle ve akşam yemeklerini alıp, konaklayacağımnız Hotel Melia ulaştık.
İkinci gün, etkiliyeci tarihinin yanında, ilk inşa edildiği haliyle kendini koruyabilmiş Havana şehir turumuz başladı. İlk gözüme çarpan 1950’li ve 60’lı yılların Amerikan arabaları oldu.İspanyol sömürgeciler tarafından kurulan Havana turumuz, İspanyol mimarisinin en güzel örneklerini gördüğümüz modern Havana’dan başladı.Büyük bir hayranlıkla baktığım meydan ve yapıların ardından ünlü devrim meydanına ulaşıyoruz. Latin müziğinin ezgilerine ritim tutarak Havana’nın arka sokaklarında adım adım ilerlerken ağzında purosu eksik olmayan yaşlı Kübalılara selam çakarken, onlarda bize el sallamayı ihmal etmediler. Müziğin her Kübalının vazgeçilmezi olduğunu daha iyi anlıyoruz. Rom ve puronunda hakkını vermek lazım. Yağlı boya tablolar ile el işlerinide bir yerlere sıkıştımak gerekir. Kendimizi 50’li, 60’lı yılların Havana’sında dolaştığımızı varsayarak fotoğraflarımızı siyah-beyaz çekmeye başlıyoruz.
Yediğimiz akşam yemeğinin ardından günün yorgunluğu üzerimize daha bi ağır çöküyor. Oteldeki odalarımıza çekilerek, gözümüzü sabahleyin açmak üzere kapıyoruz.
Yeni bir güne uyanmanın mutluluğu ile sabah kahvaltısını yapıyorum. Bugünkü turumuzda tütün tarlalarını gezip, puro fabrikasına gideceğiz. Tütün deyince aklıma Nazım’ın dizeleri geldi.
...’’ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde,tütünde, odunda ve pazardaki ve kara sabana koşulan bizim kadınlar...’’
Kübalı ozan Nicolas Guillen’in dizeleri Küba halkının sesi, umut türküsü ve özgürlük için savaşanların silahı oluyor.
‘’... Batı sömürü adaları!... Hindistan cevizi, tütün ve alkol...
İşte silik bir halk ve gülümseyen bir halk,
Tutucu ve liberal,
Hayvan yetiştiren, şeker üreten bir halk.
Ülkelerinde para oluk oluk akar bazen,
Ama gene de sürünür insanlar orada.
Bildiririm ki henüz çok uysal bir ulustur...
Ama bir gün birden kaldırır başını,
Ve alır ellerine ne varsa,
Kentli ağaçların yaptıklarını yapar,
Hani tek bir kök bütün kaldırımı söker ya!...’’
1959 devrimiyle özgürlüğüne kavuşan ülke KÜBA
1961 yılı Mayıs ayında Castro’ya Barış Ödülü vermek üzere Havana’ya giden Nazım Hikmet’in’’Havana röportajı’’nda Küba’yı anlatıyor.
‘’... Biliyorum bir cennet yemişidir Küba adası Meksika Körfezi’nin sepetinde
... Batista kulluğundaydı Şahmeran’ın
Şeker kamışı miyonerlerinin
Yankisinin de yerlisinin de
Ve karaya varmış bir köpek balığı gibi çürüyenin
Ve baygın ağır çiçek kokularıyla karışık leş kokusunun generali
Batista
Tümü altı milyon nüfusunun dört milyonu aç
Ve yüz bini verem
Ve yankilere son on yılda bir milyar dolardan çok kar getiren
Küba’da
Birleşik Amerika Devletleri elçisisinin
Birleşik Amerika Devletleri kara, hava ve deniz kuvvetlerinin
Birleşik Amerika Devletleri dolarının yıllarca kulluğundaydı
Fidel’de içlerinde, bir milyon yüz milyon insan oldular
Yıktılar Batista’yı 1959 Ocak’ında...
... ve nasıl da sıcağı serinliğe ve karanlığı aydınlığa çevirmesini biliyorlar
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin,
1961 yazı ortalarında Küba’nın resmini yapabilir misin
... sen el resimleri yaparsın Abidin bizim ırgatların, demircilerin ellerini
Kübalı balıkçı Nikolas’ın elini yap karakalem
Kooperatiften aldığı pırıl pırıl evinin duvarında okşamaya kavuşan ve
Okşamayı bir daha yitirmeyecek Kübalı balıkçı Nikolas’ın elini
Kocaman bir el
...yalansız hürriyetin eli
Fidel’ih sıktığı el
...hürriyet sözcüğünü yazan el...’’ Nazım Hikmet
Gezimizin 3. Gününde Vinales vadi turunda tütün tarları ile tütün kurutma evini gezdik. Acı Küba kahvemizi içip çevrede gezdik. Bu arada kahve ağacını da görmüş oldum. Bir Küba köylüsü tütün kurutma deposunda puronun nasıl sarıldığını gösterdi. Kısa bir yolculuğun sonunda Pınar del Rio’daki puro fabrikasına ulaştık. Uzun süre büyük bir ustalıkla elleriyle tütün yapraklarının puroya dönüştüğünü gözlemledik.
Tropikal iklim özelliğine sahip bereketli topraklarda yetişen tütünün boyu kimi zaman 1,5 metreye, yaprağının çapı ise 30 cm bulması dünyanın en kaliteli tütününden eşsiz aromaya sahip Küba purosu doğuyor.
Öğle yemeğini yedikten sonra, Cueva del indio mağarasının içindeki akarsuda sandalla gezerek geçtikten sonra dünyanın en büyük duvar resmini hayranlıkla seyre dalıyoruz.
Gezimizin 4. ve 5. Gününde Küba kültürünü en yakından yaşayabileceğimiz Kübalı bir ailenin işlettiği kendi evlerinde kalmak üzere kahvaltı sonrası otelimizden ayrıldık.
1959 Küba devriminden sonra, Batista döneminde suç işleyenler yargılanmaya başlanıyor. Aralarında CİA ajanlarının da bulunduğu 3500 kişi devrim mahkemeleri tarafından ölüme mahkum ediliyor.
Toprak reformu gerçekleşiyor. Yabancılara ait işlenmemiş topraklara el konuluyor. Amerika ile karşılıklı restleşmeler devam ederken tüm Amerikan mallarınada el konuluyor. Amerika Küba’ya ambargo koyuyor. Amerika ile ticaret yapan tüm dünya ülkelerine de Küba ile ticaret yaparsanız ticari ilişkimizi keseriz tehdidi ile Küba’nın dünya ile bağlarını koparıyor.
Küba’da Castro’yu devirme planları yapılıyor.
, Fidel Castro’nun toplam 634 suikast girişiminden sağ olarak kurtulması, Küba devrimini içine sindiremeyen Amerikayı çılgına çeviriyor. Ocak 1961’de Küba ile ABD arasındaki diplomatik ilişkiler koptu. CİA daha bir yıl öncesinden Küba’ya yapılacak bir çıkarmanın çalışmalarına başlamış ve bu amaçla ABD’de yaşayan rejim karşıtı Kübalıları askeri eğitime tabi tutmuştu.
17 Nisan 1961 tarihinde 10 gemi ve 1500 asker ile Domuzlar Körfezi sahiline çıkarma yapıldı. Beklenmeyen bir direnişle karşılaştılar. İki gün süren çatışmadan sonra teslim olmak zorunda kaldılar. Uluslararası kamuoyunda prestij kaybına uğrayan ABD savaş suçlusu olarak 60 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum oldu. Castro bu para karşılığında ilaç ve gıda istemesi dünyada insani bir girişim olarak algılandı.
Çıkarmanın yapıldığı alanı geziyoruz. O dönemden kalan tank ve uçağı inceleyip, müzedeki fotoğraflara bakarak çatışma gününü yaşıyoruz. Ev konaklaması yapacağımız Trinidad’a devam ediyoruz.
Yanlarında konakladığımız Kübalı ailenin evinin yolunu tuttuk. Kısa bir dinlenmenin ardından Küba atmosferini soluyacağımız Küba’nın hareketli sokaklarına aktık. Çarşı, pazar hatta bir okulu bile gezdik. Mutluluğun resmini gördük. Sokaklarda, alanlarda, parklarda müzik ve dans var. Buralarda dans ve müzik, yeme-içme, uyuma gibi yaşamın doğal bir parçası...
Günün yorgunluğu ile yatttığımız yataktan horozların yoğun baskısı ile uyanarak Kübalı ailenin hazırladığı kahvaltı masasında buluyoruz kendimizi...
Trınıdad’ın tarihi sokaklarında gün boyu gezdik. Buralara kadar gelinir de Karayiplerde denize girmeden olur mu? Diyerek atladık 1954 model Plymonth’a ulaştık deniz, kum ve güneşe...
Akşama doğru yöresel kokteylerin tadına bakarak, kalite kontrolu yaptık.
6. gün Santa Clara, Sabahın erken saatinde yaptığımız kahvaltı sonrası Santa Clara yolculuğumuz başlıyor. Aslında devrim yürüyüşünün başladığı kente Ernesto Che Guevara’yı selamlamaya gidiyoruz. Santa Clara muharebesi, Küba devrimi sırasında 1958 yılı Aralık ayında Che komutasındaki 26 Temmuz Hareketine bağlı gerillaların Batista birliklerine karşı savaşarak Santa Clara kentini ele geçirdikten 12 saat sonra Batista 300 milyon dolarla ülkeden kaçar.
1 Ocak 1959 tarihinde zafer Küba’nındır. Zaferi simgeleyen Che Mozolesi, Ernosto Che Guavara ve onun 1967’de Bolivya’daki çalışmaları sırasında öldürülen 16 gerilla arkadaşının yattığı anıtı büyük bir sessizlik içerisinde gezdik.
7. gün Havana, Küba’nın başkenti 2,2 milyon nüfusuyla Karayiplerin en büyük şehridir. En önemli geçim kaynaklarının başında puro, şeker kamışı ,mısır ve turizm geliyor. İspanyol mimarisinin egemenliğindeki Havana 20, yüzyılın başından itşibaren Amerikan yatırımcılar tarafından eğlence adasına dönüştürülüyor. Son olarak üstü açık otobüsle Havana şehir turuna çıkarak yüzyıllar öncesinin Havana’sına gerindönerek turumuzu tamamlıyopruz.
8.gün Küba’dan ayrılarak, İstanbul’a uçuyoruz.
**********************************************
Yasaklar ülkesi KÜBA!...
Sunay Akın’ın yazdığı gibi ‘’Latin Amerika’nın ezilen halklarına süt taşıyan Kıbele’nin kızı ‘’ Buket Şahin’den bereketli toprakların yasak listesini öğreniyorum.
Adanın yerli dillerinden Taino dilinde ‘’bereketli topraklar’’ anlamına gelen Küba’nın yasaklar listesi:
‘’ . Sömürücü ülkelerin bayraklarının yakılması yasak; çünkü onlar yöneticileri değil, o ülkenin halklarını temsil ediyor.
. Birisinin ölümüne sevinmek yasak; çünkü ailesinin acısına saygı duyulur.
. Birilerinin karşısında diz çökmek yasak.
. Onur kaybetmek yasak.
. Cehalet yasak.
. Marjinallik yasak.
. Kültürel yozlaşma yasak.
. Çocukların kaderine terk edilmiş bir şekilde sokaklarda uyuması yasak.
. Az sayıda zenginin çok vbarlığının olması ve çok sayıda insanınaz varlığının oluşturacak durumlara devletin göz yumması yasak.
. Parası olmadığı için muayene ve ameliyat olamayan insanların olması yasak.
. Sağlık alanındaki problemlerin sadece Kübalıların problemi olarak değerlendirilmesi kabul edilemez. Bu sadece Kübalıların problemi değildir; dünyada yaşayan kadın erkek yoksul halkların problemidir. ( Yaklaşık 30 bin Kübalı doktor dünyanın yoksul ülkelerinde ücretsiz hizmet vermektedir). ‘de . Yetersiz beslenme yasak.
. Çocuk ölümleri yasak.’’
Böyle yasaklara can kurban...
.
Fidel Castro’dan Atatürk’e Övgüler
“Devrimci Kemal Atatürk, bizim esin kaynağımız oldu. 1919'da Anadolu'dan emperyalistleri atmak için, Bandırma gemisiyle Samsun'a çıktı. Büyük bir zafer kazandı. Biz de tam 40 yıl sonra, ülkemizden faşistleri kovmak için Granma gemisiyle Havana'ya çıktık. Biz de zaferle kucaklaştık..”
Atatürk'e hayranlığını işte bu sözlerle dile getirdi Fidel Castro. İstanbul, 1996'da Habitat Zirvesi'nin konuğu olarak Küba lideri Castro'yu ağırladığında medyanın gözü onun üstündeydi.
“BAŞKASINI ARAMAYIN”
Atatürk posterinin önünde basın toplantısı düzenleyen Castro, Atatürk'e, Boğaz'a ve Ayasofya Müzesi'ne hayranlığını dile getirdi; bir de tabii ki Türk konukseverliğine. Türkiye'den tespih, baston, kilim ile Mevlana'nın Mesnevi kitabını satın aldı.
Daha sonra kendisini ziyaret eden Türk heyetine yine Atatürk'e duyduğu hisleri dile getirdi: “Ben de devrim gerçekleştirdim. Ama Atatürk'ün yaptıklarını yapamazdım. Türkler sağdan sola doğru yazarken Harf Devrimi ile tam tersi yönde yazmaya başladı. Kıyafet Devrimi ve Medeni Kanun'la kadınlara getirilen statü çok önemliydi. Ona ve devrimlerine hayranım. Kendinize başka bir önder aramayın.”
----------------------------------------------------------
Türk Kalyonu (XVI-XVIII yy.)
Osmanlı İmparatorluğuDönemi
İznik Stili Çini
Türkiye Cumhuriyeti’nin
Havana kentine armağanıdır.
-------------------------------------------------
1996 yılında ölen Haiti Cumhurbaşkanının mezar taşına yazılmasını vasiyet ettiği yazı...