Ulusal koordinatörlüğü Türkiye Belediyeler Birliği tarafından yürütülen Avrupa Hareketlilik Haftası, Avrupa Birliğinin bir girişimi olarak her yıl 16-22 Eylül tarihleri arasında başta AB ülkeleri olmak üzere tüm dünyada kutlanmaktadır. Avrupa Hareketlilik Haftası 2020 yılı teması “Herkes için Sıfır Emisyonlu Hareketlilik” olarak belirlenmiştir.
Hafta süresince, belediyelerin ulaşım planlamasının ve toplu ulaşım sisteminin geliştirilmesi, bisiklet ve yaya yollarının artırılması, vatandaşlarına ise bireysel araçlar yerine alternatif ulaşım metotlarıyla seyahat etmesinin teşvik edilmesi amaçlanır.
GELİN, BİRLİKTE YÜRÜYELİM…
Avrupa Hareketlilik Haftası, her yıl bir tema ekseninde kutlanmaktadır. 2019 yılının teması, “Güvenli Yürüyüş ve Bisiklet” iken, 2020 yılının teması “Herkes için Sıfır Emisyonlu Hareketlilik” olarak belirlenmiştir.
Düzenli olarak bisiklete binen bir kişi binmeyen kişiye göre 2 yıl daha uzun yaşıyor. Günde 25 dakika yürüyen bir kişi ise yürümeyen bir kişiye göre 7 yıl daha fazla yaşıyor.
Yaşam kalitemizi geliştirmek için düzenli hareket yapmamız gerekiyor.
DEVREK BELEDİYESİ
AVRUPA HAREKETLİLİK HAFTASI ETKİNLİK PROGRAMI
16 Eylül 2020 Çarşamba,
09.30 / 17.00 saatleri arasında çocuk, yaşlı, genç gözetmeksizin Devrek’te yaşayan ve bisikleti bozuk olan tüm vatandaşların bisikletleri tamir edilecek. (Gün boyu yüzlerce bisikletin bakımı yapıldı.)
19 Eylül 2020 Cumartesi,
Saat: 10.30’da Devrek Cumhuriyet Alanı’nda toplanıp, Uğur Mumcu Parkı, Marazlar Sokak, Gümüşpınar, Mekekler ve Pınarönü Köyü güzergahları üzerinden Devrek şehir merkezine doğru doğa yürüyüşü yapılacak. (8 / 9 km arası)
22 Eylül 2020 Salı
10.00 / 12.00 saatleri arasında ise arabasız gün etkinliği düzenlenecek. Arabasız gün etkinliği çerçevesinde İnönü Caddesi trafiğe kapatılacak.
Konu ile ilgili açıklama yapan Devrek Belediye Başkanı Çetin Bozkurt,’’Avrupa Hareketlilik Haftasıyla belediyelerin ulaşım planlamasının ve toplu ulaşım sisteminin geliştirilmesi, bisiklet ve yaya yollarının artırılması’’nın amaçlandığını, belirtti.
YAŞAMIN TÜM RENKLERİ DOĞADA BİZİ BEKLİYOR.
Şehirleşmenin getirdiği ses ve görüntü kirliliği, çarpık yapılaşmayı, betonarme binaları, kirli havayı geride bırakarak yeşilin mavi ile buluştuğu yaz, rengarenk yaprakların havada uçuştuğu sonbahar, bembeyaz karların kapladığı kış, doğanın yeniden uyandığı rengarenk çiçekleri dans ettiği ilkbahar mevsimlerinde doğaya gidiyoruz. Doğa yürüyüşlerinde kendi vücudumuzu tanıyor, kondisyonumuzu artırıp, nefesimizi açıyoruz, kan dolaşımımızı hızlandırıyoruz; temiz havanın ve hareketliliğin bize sağladığı zindeliği ve canlılığı hissedip, yaşam sevincimizi artırıyoruz. Şehirleşmenin yok ettiği huzur ve mutluluğu doğada buluyoruz.
Doğa yürüyüşlerinde doğadaki değişiklikleri görüyor, duyuyor, hissediyor ve yaşıyoruz. Dere, tepe, orman ve yaylalarda çiçekleri, kuşları, kelebekleri, yaban hayvanlarını yaşam alanlarında görüyoruz. Güneşin doğuşu ve batışını izlemenin keyfini yaşıyoruz. Haftanın yorgunluğunu, stresini, fazla enerjimizi yürüyüşle atıp, yeni bir güne daha enerjik başlıyor ve kötü alışkanlıklarımızdan arınıyoruz. Yanıbaşımızdaki doğal güzelliklerin farkına varıyoruz.
YÜRÜMEK ÖMRÜ UZATIYOR
Bedenimiz hareket etmek üzere planlanmış cihazlardır, sağlıklı bir beden için en uygun egzersizse düzenli yürüyüş yapmaktır.
Sadece kasları, kemikleri, kalp ve damarları değil, beyni, belleği ve ruhu da besliyor.
Yürüyüşlerde mesafe hedefi olarak da şu üçlü motivasyon rakamını bir kenara not etmek gerekiyor:
Paslanmamak için: Her gün 5000 adım
Yağlanmamak için:Her gün 7500 adım
Fit ve formda yaşlanmak için: Her gün 10 bin adım
Daha çok adım daha uzun ömür...
Harvard’lı Profesör I-Min Lee ve ekibi 70’li yaşlarda 16 bin kadın üzerinde günlük adım sayısı ile herhangi bir ölüm ihtimali arasındaki ilişkiyi inceleyen ciddi bir araştırma yapmışlar.
Araştırma 4 yıl 3 ay sürmüş. Netice şu: Günde 4 bin ve daha fazla adım atan kadınların hayatta kalma ihtimali günde 2 bin 700 civarında adım atanlara kıyasla çok daha fazla.
Anlaşılan o ki 1300 adımlık fark bile sadece yaşam kalitesini değil süresini bile ciddi ölçüde etkileyebiliyor. (Osman Müftüoğlu)
AVRUPA HAREKETLİLİK HAFTASI NEDİR?
Ulusal koordinatörlüğü Türkiye Belediyeler Birliği tarafından yürütülen Avrupa Hareketlilik Haftası, Avrupa Birliğinin bir girişimi olarak her yıl 16-22 Eylül tarihleri arasında başta AB ülkeleri olmak üzere tüm dünyada kutlanmaktadır. Haftanın bu yılki teması “Güvenli Yürüyüş ve Bisiklet Sürme”, sloganı ise #birlikteyürüyelim (#walkwithus) olarak belirlenmiştir. Kampanya dâhilinde belediyelerin ulaşım planlamasının ve toplu ulaşım sisteminin geliştirilmesi, bisiklet ve yaya yollarının artırılması, vatandaşlarına ise bireysel araçlar yerine alternatif ulaşım yöntemleriyle seyahat etmesinin teşvik edilmesi amaçlanmaktadır.
Başka Gezegen Yok; Sıfır Emisyon
Amaç belli, “Hükümetleri, ilkim değişikliği ve küresel ısınma gibi ölümcül sonuçları yaratan artan karbon emisyonu konusunda, tutarlı politikalar izlemelerini ve önlem almalarını sağlamak”
Karbon Salınımı nasıl oluyor?
Doğal yollarda oluşan karbon salınımı dışında, insan faktörünün devreye girdiği ve enerji ihtiyacı için fosil yakıt yakılması sonrası ortaya çıkan karbondioksit salınımı günümüzün en büyük sorunu. En fazla karbon salınımı kömür yakılması sonrasında ortaya çıkıyor. Fosil yakıtların yarattığı karbon emisyonunda yüzde 43 ile kömür, yüzde 36 ile petrol ve yüzde 20 ile doğalgaz geliyor.
Diğer taraftan fosil yakıt kullanımın ve dolayısıyla karbon salınımın en yüksek olduğu alan yüzde 41 ile elektrik ve ısınma ihtiyacı. Daha sonra 22 ile kara, hava ve deniz ulaşımı geliyor. Yüzde 20 ile sanayi ve yüzde 6’da konutlarda kullanılan fosil yakıt kullanım toplam salınımı yapılan karbon dioksitin sorumlusu.
Son 100 yıla bakacak olursak, toplam salınımı yapılan karbon gazının yüzde 25’i ABD’ye ait. Onun içindir ki; ABD Yerkürede artan karbon emisyonun yarattığı küresel tehdit karşısında 2015 yılında 190 ülke bir araya geldi ve 2050 sonrasında “Sıfır Emisyon” taahhüdü ile Paris’te ortak bir deklarasyonun altına imza attılar.
Ancak Trump, ABD Başkanı seçildikten kısa süre sonra, Amerika Birleşik Devletleri’ni bu mutabakattan çıkarttı.
Korkutan iklim değişikliği uyarısı: Türkiye en kötü etkilenecek ülkeler arasında
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (IPM) İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü ve Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Ümit Şahin ile Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi İklim Bilimci Prof. Dr. Levent Kurnaz, iklim değişikliğinin Türkiye'ye etkilerine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Şahin, Türkiye'nin iklim değişikliğinden başlıca kuraklık, akarsu debilerinin azalması, deniz seviyelerinin yükselmesi, sıcak dalgalarının artması, seller ve fırtınalar gibi aşırı hava olaylarının artması şeklinde etkileneceğini söyledi.
"Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) 2014'te yayımladığı 5'inci Değerlendirme Raporu'na göre Türkiye'nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en çok zarar görecek bölgeler arasında bulunuyor" diyen Şahin, şunları söyledi:
"Deniz seviyelerinin yükselmesine bağlı tuzlanma ve kar yağışının azalması zaten tarımsal amaçlı tüketim nedeniyle seviyesi azalan yeraltı sularının kullanımını etkileyecek. Bu durum yağışların ve toprak neminin azalması anlamına gelen kuraklığın ve çoraklaşmanın yayılmasıyla tarımsal gıda üretimine olumsuz etki edecek. Ayrıca deniz seviyesindeki yükselmesinin kıyı bölgelerinde yaşayan en az 3 milyon kişiyi doğrudan etkileyebileceği, su stresinin artması nedeniyle yüzyıl sonuna kadar nüfusun yüzde 45'inin su kıtlığıyla karşılaşabileceği biliniyor."
Şahin, sıcak dalgalarının sıklığının ve şiddetinin artmasının özellikle yaşlı nüfus ve kalp hastaları gibi kırılgan nüfusta oluşan sağlık sorunlarını artıracağını ifade etti.
Vektörle bulaşan sıtma ve deng humması gibi hastalıkların da artabileceğine işaret eden Şahin, kar yağışının azalması ve dağ buzullarının erimesinin kış turizmine, aşırı sıcakların da yaz turizmine olumsuz etkilerde bulunmasının olası olduğunu dile getirdi.
NE YAPMALI?
Bugün karbon emisyonu konusunda hep beraber ayağa kalkıp, bozduğumuz doğal düzeni onarmak için bir şeyler yapmazsak yarın çocuklarımızın yüzüne bakamayız!